Japonya’dan koronavirüse karşı umut olacak çalışma

​Hastalığa iyi geldiği düşünülen ilaçların sayısı artıyor

Japonya’dan koronavirüse karşı umut olacak çalışma
TT

Japonya’dan koronavirüse karşı umut olacak çalışma

Japonya’dan koronavirüse karşı umut olacak çalışma

Japonya’dan bilim insanları, pankreas iltihabı ilacı "Nafamostat Mesylate"in koronavirüs tedavisinde kullanılabilmesi için klinik çalışmaların Nisan ayında başlayacağını açıkladı. Japonyua’da daha önce virüse iyi geldiği açıklanan AIDS, astım, ebola ve grip ilaçları ile birlikte koronavirüse karşı tedavi umutları da arttı.
Japonya’daki bilim insanlarından koronavirüsü tedavisinde umut olabilecek bir haber geldi. Tokyo Üniversitesi Tıp Bilimleri Enstitüsü'nden araştırmacıların, daha önce korona virüsüne iyi geldiğini açıkladığı Nafamostat Mesylate adlı ilacın klinik testlerine Nisan ayında başlayacağı öğrenildi. Koronavirüsünün insan hücresine girmesini ve çoğalmasını engellediği belirtilen ve an itibariyle pankreas iltihabı tedavisinde kullanılan ilaçla birlikte tedavi umutlarına bir yenisi daha eklendi.

Birçok ilaç gündeme geldi
Son gelişme ile birlikte, kesin tedavisi ya da aşısı henüz bulunmayan koronavirüse iyi geldiği düşünülen ilaçların sayısı arttı. Şimdiye dek aralarında astımdan gribe, AIDS'ten ebolaya birçok farklı hastalığa karşı kullanılan ilaçların koronavirüsüne çare olabileceği gündeme geldi.

Çin etkinliğini kanıtladı
Çinli araştırmacılar Japonya tarafından geliştirilen grip ilacı Avigan'ın koronavirüsü tedavisinde etkili olduğunu klinik çalışmalarla kanıtladıklarını açıkladı. Semptomları gerilettiği tespit edilen ilacın virüsün tedavisinde kullanılacağı duyuruldu. İlacın Wuhan ve Shenzen şehirlerinde sırasıyla 240 ve 80 kişilik hasta grupları üzerinde denendiğini aktaran
Çin Ulusal Biyoteknoloji Geliştirme Merkezi Müdürü Zhang Xinmin, koronavirüsü hastalarından Avigan ilacı verilenlerin ortalama dört gün içinde negatif sonuç verdiğini söyledi. İlacı kullanmayan hastalarda ise sürecin 11 günü bulduğunu kaydeden Zhang, Avigan'ın zatürre başta olmak üzere koronavirüsü semptomlarını gerilettiğinin ve belirgin bir yan etkisinin olmadığının da altını çizdi.

Japonya ebola ilacını deneyecek
Japonya’da araştırmacılar ebola virüsü tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilen Remdesivir adlı ilacın koronavirüsünün neden olduğu zatürre karşısındaki etkinliğini kanıtlamak için klinik çalışmalara başlanacağını duyurdu. Küresel Sağlık ve Tıp Ulusal Merkezi Başkanı Norio Omagari, Nisan ayında başlaması planlanan çalışmaların ABD, Güney Kore ve Singapur'daki tıbbi kurumlarla ortaklaşa olarak 440 hasta üzerinde gerçekleştirileceğini belirtti.

Astım ilacı da umut olabilir
Japonya'nın Kanagawa eyaletindeki Ashigarakami Hastanesi'nden doktorlar ise "Ciclesonide" adlı bir astım ilacının koronavirüsüne umut olabileceğini açıkladı. Daha önce karantina altına alınan Diamond Princess yolcu gemisinden enfekte olan hastaları tedavi eden doktorlar, tedavi sürecine dair sonuçları Japon Enfeksiyon Hastalıkları Derneği'nin web sitesinde yayınladı. Rapora göre, üç hastaya bağışıklık sistemi üzerinde etki eden Ciclesonide astım ilacı verildi. 65 yaş üzeri olan ve oksijen desteği alan hastalar, durumlarının ciddi olmasına rağmen iyileşme gösterdi. Hastalardan 73 yaşındaki bir kadının, semptomlarında azalma görülmesinin ardından taburcu edildiği belirtildi. İlacı Japonya Ulusal Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü'nden bilgi aldıktan sonra kullandığı öğrenilen ekip, ilacın akciğerlere ulaşarak iltihaplanmayı azaltmada etkili olabileceğini tahmin ediyor. İlacın etkinliği ise, diğer tıbbi kurumlarla gerçekleştirilecek detaylı çalışmaların ardından kesinleşecek.

Üç hastada AIDS ilacı denendi
Japonya’daki Küresel Sağlık ve Tıp Ulusal Merkezi'nden başka bir araştırma ekibi de koronavirüsü kaynaklı belirtiler gösteren üç kişinin tedavi sürecine dair raporu Japon Enfeksiyon Hastalıkları Derneği'nin web sitesinde yayımladı. Raporda, koronavirüsü taşıyan hastaların üçünden ikisine zatürre teşhisi konduğu belirtilirken, diğer hastada ise yalnızca ateş ve boğaz ağrısı gözlendiği ifade edildi. Ayrıca, hastaların hiçbirinin durumunun kritik olmadığı belirtildi.
Hasta grubundan 30 Ocak'ta zatürre teşhisi konan bir Çinliye AIDS tedavisinde kullanılan ilaçların bir kombinasyonunu uygulayan ekip, nefes alma güçlüğü ve yorgunluk hissi yaşadığı kaydedilen hastada iyileşme gözlendiğini, ateşinin de 37 dereceye düştüğünü kaydetti. Diğer iki hastaya söz konusu ilaçları vermediği öğrenilen araştırma ekibinin, hastaların durumunu gözlemlemeye devam ettiği açıklandı. Buna rağmen, AIDS ilaçlarının Çinli hastanın durumunu hafifletmede etki gösterip göstermediğinin henüz net olmadığının altını çizen ekip, kesin kanıya varmak için daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç olduğunu hatırlattı.



Tom Cruise'un yapamadığını Jason Statham gerçekleştirebilir

2004 tarihli Tetikçinin Gecesi'nde (Collateral) Jason Statham da küçük bir kameoyla yer almıştı (Paramount)
2004 tarihli Tetikçinin Gecesi'nde (Collateral) Jason Statham da küçük bir kameoyla yer almıştı (Paramount)
TT

Tom Cruise'un yapamadığını Jason Statham gerçekleştirebilir

2004 tarihli Tetikçinin Gecesi'nde (Collateral) Jason Statham da küçük bir kameoyla yer almıştı (Paramount)
2004 tarihli Tetikçinin Gecesi'nde (Collateral) Jason Statham da küçük bir kameoyla yer almıştı (Paramount)

Hızlı ve Öfkeli 10 (Fast X), Cehennem Melekleri 4 (Expend4bles) ve Meg 2: Çukur'la (Meg 2: The Trench) 2023'te başarı kazanan yıldız oyuncu, hız kesmeden yola devam ediyor. 

56 yaşındaki Jason Statham, Arıcı: Ölüm Kovanı'yla (The Beekeeper) bu yıl beyazperdede göründü. Gişedeki başarı ve eleştirmenlerin övgüsü üzerine devam filmi geliştirilmeye başlandı.

Britanyalı oyuncu, filmin yönetmeni David Ayer'la aksiyon dolu bir başka macera filmiyle daha 2025'te sinemalara gelmeye hazırlanıyor.

Chuck Dixon'ın aynı adı romanından uyarlanan "Levon's Trade" adlı aksiyon filminin senaryosunuysa Statham'ın Cehennem Melekleri serisinde birlikte çalıştığı Sylvester Stallone kaleme alıyor. 

Dixon'ın Levon serisinde 10 kitap olduğu göz önünde bulundurulursa bu film başarı kazanarak büyük bir seriye dönüşebilir.

Sinema sitesi Screen Rant, 61 yaşındaki Tom Cruise'un Jack Reacher serisiyle elde edemediği başarıyı Jason Statham'ın yakalayabileceğini öne sürüyor. 

Kahramanın adını taşıyan 2012 tarihli yapımla 2016'da vizyona giren ikinci film Jack Reacher: Asla Geri Dönme'nin (Jack Reacher: Never Go Back) 1970'lerin macera filmlerinin tadında olmasının hedeflendiğini savunan site, kitaptaki neredeyse 2 metrelik baş karakterle Tom Cruise'un arasında 30 santimetrelik boy farkı olduğunu vurguladı.

Jack Reacher kitaplarında anlatılan karanlık hikayelerin, film yaş sınırlamasına takılmasın diye sansürlenmesi de başarısızlık gerekçesi olarak gösterildi. 

Dixon'ın Levon serisindeki hikayeler yumuşatılmazsa Jason Statham'ın seyirciyi beraberinde sürükleyebileceği de haberde yer aldı. 

Asla Geri Dönme'nin yönetmeni Edward Zwick, filmin gişedeki kötü performansını önceki aylarda yorumlamıştı:

Sadece kendimi suçluyorum. Tom'u romancı Lee Child'ın kahramanını tanımladığı boyda olmadığı için kesinlikle suçlamıyorum. Tom birlikte üçüncü bir film yapmak için ararsa kesinlikle kabul edeceğim.

Kendini kirli polisler ve entrikacı siyasetçilerle dolu ölümcül bir komplonun ortasında bulan emekli askeri polis Jack Reacher'ı merkeze alan bir de dizi çekildi. Amazon Prime Video'da popüler olan dizinin başrolündeki Alan Ritchson, 1.91'lik boyu ve oyunculuğuyla beğeni topladı.

Independent Türkçe, Empire, Screen Rant


Mad Max'in yönetmeni, Charlize Theron ve Tom Hardy'nin husumetini anlattı

Tom Hardy ve Charlize Theron, Mad Max: Fury Road'da (Warner Bros.)
Tom Hardy ve Charlize Theron, Mad Max: Fury Road'da (Warner Bros.)
TT

Mad Max'in yönetmeni, Charlize Theron ve Tom Hardy'nin husumetini anlattı

Tom Hardy ve Charlize Theron, Mad Max: Fury Road'da (Warner Bros.)
Tom Hardy ve Charlize Theron, Mad Max: Fury Road'da (Warner Bros.)

Mad Max: Fury Road'un yönetmeni George Miller, filmin başrol oyuncuları Charlize Theron ve Tom Hardy arasında sette yaşanan meşhur kavgaya değindi.

Miller, yakında gösterime girecek Furiosa: A Mad Max Saga adlı prequel (orijinal yapımdaki olayların öncesini anlatan dizi ya da film -çn.) filmin galası öncesinde The Telegraph'a konuştu:

Tom'da bir hasar var ama bu bir harikalıkla geliyor ve o sırada ona ne oluyorsa, karavanından çıkmaya ikna edilmesi gerekiyordu. Oysa Charlize inanılmaz derecede disiplinliydi (eğitimli bir dansçıydı, bu da performansının hassasiyetini gösteriyordu) ve her zaman sete ilk gelen kişiydi.

2015'teki filmin prequel'ını yönetmek üzere geri dönen Miller, anlaşmazlığı oyuncuların "çok farklı iki performansçı" olmalarına bağladı.

Ben iyimser biriyim, dolayısıyla  davranışlarının karakterlerini yansıttığını ve karşılıklı hayatta kalabilmek için işbirliği yapmayı öğrenmeleri gerektiğini düşündüm. Bunun bir mazereti yok ve bence bu sektörde büyük performansları, önlenebilecek diğer aksaklıklar için bir mazeret olarak kullanma eğilimi var.

Avustralyalı sinemacının yorumları Theron'un Kyle Buchanan'ın 2022 tarihli Blood, Sweat, and Chrome: The Wild and True Story of Mad Max: Fury Road'un (Kan, Ter ve Krom: Mad Max Fury Road'un Vahşi ve Gerçek Hikayesi) adlı kitabında yer alan sözlerini yansıtıyor.

İmparator Furiosa'yı canlandıran Theron, Hardy'yle olan gergin çalışma ilişkisi hakkında samimi bir şekilde konuşarak şunları söylemişti: 

Kötü davranışlar için mazeret üretmek istemiyorum ama zor bir çekimdi. Hayatta kalma modundaydım; gerçekten çok korkmuştum. Bunu yapmamalıydık; daha iyi olmalıydık. Bunu itiraf edebilirim.

Sözlü tarih kitabında, Theron'un erken geldiğini bilmesine rağmen Hardy'nin sete üç saat geç kalmasıyla rol arkadaşının patlama noktasına ulaştığını iddia eden filmin yapımcıları ve kameramanlardan alıntılar da yer almıştı.

Hardy daha sonra davranışını kabul ederek Buchanan'a şunları söylemişti: 

Geriye dönüp baktığımda, birçok açıdan boyumdan büyük işlere kalkışmıştım. İkimizin de üzerindeki baskı zaman zaman çok fazlaydı. [Theron'un] ihtiyacı olan şey benden daha iyi, belki de daha deneyimli bir partnerdi. Artık daha yaşlı ve daha çirkin olduğum için bu durumun üstesinden gelebileceğimi düşünmek istiyorum.

Miller, Chris Hemsworth ve Anya Taylor-Joy'un Theron'un askeri figürünün genç versiyonu olarak rol aldığı Furiosa: Bir Mad Max Destanı'nı (Furiosa: A Max Saga) yönetmek üzere geri dönüyor.

The Telegraph'a verdiği röportajda Miller, Hemsworth ve Taylor-Joy'u uyardığını belirtti: 

Güvenlik konusunda takıntılı olmalısınız. Çekimler devam ettikçe ve yorgunluk başladıkça fiziksel güvenlik, ama aynı zamanda psikolojik güvenlik. Eski vahşi günlerdeki gibi değil.

Furiosa, 24 Mayıs'ta sinemalarda gösterime girmeden önce bu ay Cannes Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapacak.

Independent Türkçe


İranlı yönetmen ülkesinden kaçtı: Cannes'daki prömiyere katılması bekleniyor

Resulof son filminde ülke gerçeklerini anlattığı için oyuncuları ve set ekibinin tehdit edildiğini savunuyor (AP)
Resulof son filminde ülke gerçeklerini anlattığı için oyuncuları ve set ekibinin tehdit edildiğini savunuyor (AP)
TT

İranlı yönetmen ülkesinden kaçtı: Cannes'daki prömiyere katılması bekleniyor

Resulof son filminde ülke gerçeklerini anlattığı için oyuncuları ve set ekibinin tehdit edildiğini savunuyor (AP)
Resulof son filminde ülke gerçeklerini anlattığı için oyuncuları ve set ekibinin tehdit edildiğini savunuyor (AP)

Geçen hafta hakkında yasal hüküm verildiği açıklanan İranlı yönetmen Muhammed Resulof, gizlice ülkesinden kaçtı. 

52 yaşındaki Rasoulof'un son filmi Kutsal İncir Tohumu (The Seed of the Sacred Fig) prömiyerini bu hafta Cannes Film Festivali'nde yapacak.

Filmin dağıtımcı şirketleri Films Boutique ve Parallel45'in CEO'su Jean-Christophe Simon, pazartesi yaptığı açıklamada Resulof'un Avrupa'ya kaçtığını doğruladı:

Muhammed'in tehlikeli bir yolculuğun ardından sağ salim Avrupa'ya varmasından dolayı çok mutluyuz ve rahatladık. Cannes'daki prömiyere katılabilmesini umuyoruz.

Pazartesi Variety'de açıklaması yayımlanan Resulof ise şu ifadeleri kullandı:

Uzun ve karmaşık bir yolculuğun ardından birkaç gün önce Avrupa'ya ulaştım. Karar verecek çok zamanım yoktu. İran'ı terk etmek ve hapis arasında seçim yapmalıydım. Çok üzülerek sürgünü seçtim. İslam Cumhuriyeti Eylül 2017'de pasaportuma el koyduğu için İran'ı gizlice terk etmek zorundaydım.

Ülkedeki baskı ortamını sert bir dille eleştiren Resulof, idam cezalarıyla aktivistlerin hedef alındığını söyledi. 33 yaşındaki İranlı rapçi Tumac Salihi'nin Mahsa Emini'nin ölümü sonrasında başlayan protestolara katılıp idama mahkum edildiğini hatırlattı. 

2022'de 22 yaşındaki Emini'nin başörtüsünü düzgün bir şekilde takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınıp öldürüldüğü iddiası üzerine İran sokakları karışmıştı. 

İran'da filmleri yasaklanan Resulof, yurtdışında pek çok ödül almış bir sanatçı. Kutsal İncir Tohumu'nın Cannes'daki resmi yarışma bölümünde yer alacağının açıklanması üzerine İranlı yetkililer filmin çekilmesi için hem yönetmeni hem de festivali baskı altına almıştı. 

Geçen hafta yönetmenin avukatı Babak Paknia, İran İslam Devrimi Mahkemesi'nin Resulof'a 8 yıl hapis, kırbaç, malvarlığına el koyma ve para cezaları verdiğini açıklamıştı. Bu cezaların gerekçesi, "ülke güvenliğine karşı suç işleme niyetiyle komplo kurmak."

Daha önce defalarca hapis yatan yönetmen hakkındaki en ağır hüküm, geçen hafta açıklanan oldu.

Resulof'un İran'dan nasıl kaçtığı belli değil. Birleşik Krallık'ın Guardian gazetesi, yönetmenin İran dağlarından Türkiye'ye geçmiş olabileceği tahmininde bulundu.

Resulof, 2022'de Şeytan Yoktur (There Is No Evil) filmiyle Berlin Film Festivali'nin en büyük ödülü olan Altın Ayı'yı kazanmıştı. Türkiye'de de ses getiren yapım, İran'daki idam cezasını eleştiriyor. 

Independent Türkçe, Guardian, Variety


Beyin kanserine yakalanan doktor, ilk kez uygulanan tedaviyle olağanüstü sonuçlar aldı

Fotoğraf: X/@ProfRScolyerMIA
Fotoğraf: X/@ProfRScolyerMIA
TT

Beyin kanserine yakalanan doktor, ilk kez uygulanan tedaviyle olağanüstü sonuçlar aldı

Fotoğraf: X/@ProfRScolyerMIA
Fotoğraf: X/@ProfRScolyerMIA

Avustralyalı bir doktor, hayatını kurtarmak için kendi araştırmalarına dayanan deneysel bir tedavi gördükten bir yıl sonra beyin kanserinin nüksetmediğini açıkladı.

57 yaşındaki Richard Scolyer, haziranda kendisine beyin tümörü teşhisi konduğunu ve bunun, "kesin ölümle" karşı karşıya olduğu anlamına geldiğini bildiğini söyledi.

Profesör Scolyer, melanom üzerine yaptığı araştırmalara dayanan, dünyada ilk kez gerçekleştirilen deneysel bir tedavi gördü. Bu gelişme glioblastomun alt türlerine sahip hastalar için büyük bir atılım olabilir. 

Patolog, glioblastomunun nüksedip nüksetmediğini kontrol etmek için bir MRI taramasına girdiğini ve "nüks belirtisinin hâlâ olmadığını" öğrendiğini salı günü söyledi.

Eski adı Twitter olan X'te "Daha mutlu olamazdım!!!!!" diye yazdı. 

Bana çok iyi bakan muhteşem ekibe, özellikle de eşim Katie ve harika aileme teşekkür ederim!

Dünyanın önde gelen melanom patoloğu, melanom tedavisinde hayat kurtaran çalışmaları nedeniyle meslektaşı tıbbi onkolog Profesör Georgina Long'la birlikte 2024'te "Yılın Avustralyalısı" seçildi.

İkili, Avustralya Melanom Enstitüsü'nün eş direktörleri ve kanser hücrelerine saldırmak için vücudun bağışıklık sistemini kullanan immünoterapiyi kullanarak ölümcül cilt kanserinin tedavisinde devrim yarattığı için övgü topluyor.

Geçen haziranda "kötünün de kötüsü" beyin kanseri teşhisi konan Scolyer, immünoterapi tedavisi için "kobay" olmaya karar vermişti.

Profesör Long ve doktor ekibinin Profesör Scolyer'da kullandığı araştırma, glioblastoma hastaları için klinik deneylere tabi tutulacak.

Denemeler için gerekli evrakları hazırlamaya başlayan doktor ekibinin denemelerden alacağı olumlu sonuçların, milyonlarca hasta için 19 yıldır değişmeden kalan mevcut kanser tedavisini kökten değiştirmesi bekleniyor.

Scolyer, "Umarım bu sadece benim için değil, tüm beyin kanseri hastaları için daha iyi sonuçlara dönüşür" dedi.

BBC'nin haberine göre Scolyer, ameliyat öncesi immünoterapi kombinasyonuna sahip ilk beyin kanseri hastası oldu. Ameliyattan 12 gün önce bir kombinasyon immünoterapi uygulanarak kanseri hedef alındı. Daha sonra tümör ameliyatla çıkarıldı ve Scolyer, radyasyon ve kemoterapi aldı.

Tümörü için immünoterapi ve diğer kişiselleştirilmiş aşıları almaya devam etti.

Geçen ay profesör, deneysel tedavisi için 10 kişiselleştirilmiş antikanser aşısından 8. dozu aldığını söylemişti.

Ancak doktorlar Profesör Scolyer'in iyileşme ihtimalinin "çok düşük" olduğuna inandıkları için tedavinin sadece ömrünü uzatması bekleniyor.

Independent Türkçe


Orkalar Cebelitarık'ta bir yatı daha batırdı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Orkalar Cebelitarık'ta bir yatı daha batırdı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Katil balinalar Cebelitarık Boğazı yakınlarındaki teknelere bir kere daha saldırdı ve bir orka sürüsü bu sulardaki bir yelkenli yatı batırdı.

Orkaların yerel saatle pazar günü sabah 9 sularında Alboran Cognac adlı yata saldırmaya başladığı ve kısa süre sonra tekneyi batırdığı bildirildi.

İspanya'nın deniz kurtarma servisi yatın yaklaşık 15 metre uzunluğunda olduğunu ve içinde iki yolcu bulunduğunu pazartesi günü açıkladı.

Yolcular teknenin gövdesine ve dümenine ani darbeler geldiğini hissettikten sonra yat su almaya başladı. Kurtarma servisini arayan yolcular kısa süre sonra bir petrol tankeri tarafından bulunarak güvenli bir yere taşındı.

Bu olay orkaların Cebelitarık Boğazı'nda gerçekleştirdiği bir dizi saldırının sonuncusuydu.

Denizcilik uzmanları bu saldırıları gerçekleştirenlerin "Gladis" diye bilinen ve yaklaşık 15 orkadan oluşan bir alt popülasyon olduğuna inanıyor.

Ancak saldırıların ardında yatan nedenden emin değiller ve oyunbaz bir meraktan, başta mavi yüzgeçli orkinoslar olmak üzere farklı avlar için rekabete kadar çeşitli teoriler öne sürüyorlar.

Katil balina diye anılmalarına rağmen orkalar, yunus familyasının mensubudur. 8 metreye kadar büyüyebilir ve ağırlıkları 6 tona kadar çıkabilir.

İberya orkalarının popülasyonlarını izleyen araştırma grubu GT Atlantic Orca, orkaların bölgedeki gemilere saldırılarının ilk kez rapor edildiği Mayıs 2020'den bu yana bu tür yaklaşık 700 olayı belgeledi.

Geçen kasımda Grazie Mamma adlı bir yatın mürettebatı, bir orka sürüsünün teknenin dümenini hedef alarak Cebelitarık Boğazı'nda batmasına neden olmasıyla 45 dakikalık bir çileyle karşı karşıya kalmıştı. Mürettebat güvenli bir şekilde kurtarılmıştı.

O dönemde uzmanlar saldırıların arkasında travma ya da intikam gibi daha karmaşık bir neden olup olmadığını merak ediyordu.

Bazı araştırmacılar bunun, orkaların dümenin kendilerine verdiği hissi sevmelerinden kaynaklanabileceğini söylemişti. İspanya'daki CIRCE Conservation Information and Research'ün başkanı Renaud de Stephanis geçen yıl NPR'ye verdiği bir röportajda, "Pervanenin yüzlerine gelmesini istediklerini düşünüyoruz" demişti.

Stephanis, motoru çalışmayan bir yelkenliyle karşılaştıklarında "biraz sinirlendiklerini ve bu yüzden dümeni kırdıklarını" da sözlerine eklemişti.

Bir başka hipoteze göre bu davranış, muhtemelen balıkçı tekneleriyle geçmişte yaşanan travmatik karşılaşmaların tetiklediği bir tür intikam duygusundan kaynaklanıyor olabilir.

Orca Davranış Enstitüsü Direktörü Monika Wieland Shields daha önce NPR'ye, "Orkaların intikam gibi karmaşık duygular hissedebildiğini kesinlikle düşünüyorum" diye konuşmuştu.

"Bunu tamamen göz ardı edebileceğimizi" düşünmediğini söylemişti.

Ajanslardan da yararlanılmıştır

Independent Türkçe


Yönelimin ve kimliğin sınırlarını çizen siyasi bir araç olarak kıyafet

İllüstratör: Aliaa Abou Khaddour
İllüstratör: Aliaa Abou Khaddour
TT

Yönelimin ve kimliğin sınırlarını çizen siyasi bir araç olarak kıyafet

İllüstratör: Aliaa Abou Khaddour
İllüstratör: Aliaa Abou Khaddour

Abdusselam Bin Abdulali

Hikâyede şöyle geçer: “Hindistan'ın şehirlerinden birinde yaşayan bir çift, küçük oğullarıyla birlikte kırsal kesimdeki akrabalarını ziyarete gider. Dönüş yolunda ebeveynlerinden biri çocuğa gününün nasıl geçtiğini sorar. Çocuk, ‘Kuzenlerimin bir sürü arkadaşı var ve bütün gün birlikte oynadık’ diye cevap verir. Ebeveyni çocuğuna bu kez ‘Aranızda hiç kız var mıydı, yoksa sadece erkekler mi vardı?’ diye sorar. Çocuk ‘Bilmiyorum, hepsi çıplaktı’ diye yanıtlar”

Bu çocuğa göre çıplak bir beden bir kimliğe sahip değil. Bedeni anlamlandıran, cinsiyetini tanımlayan, aidiyetini belirleyen ve kimliğini tanımlayan giysilerdir. Hegel “Elbise, bedenin bir cisim haline gelmesidir” der. Tıpkı dil gibi giysilerin de anlamları ve çağrışımları vardır. Tutumlarımızı ifade eder, sosyal statümüzü ve sınıf aidiyetimizi gösterir. Hatta kimliğimizin bir parçası değilse bile (siyasi, kültürel ve dini) kimliğimizi tanımlar.

İnsanların birbirleriyle konuşmadan önce, giysileri aracılığıyla kişisel ve sosyal bilgi alışverişinde bulunduklarını söyleyebiliriz. Hatta bu kıyafetler bedeni kaplayan çizimler, dövmeler ya da yazılardan ibaret olsa bile. Öyle ki bir sosyolog, bedeni anlamlı kılan ‘kimlik işaretleri’ olduğunu ve bu işaretlerin de ‘elbise’ olduğunu söylüyor.

İşaretler

Elbise bir dil ve işarettir. Bu işaret, tutumlara atıfta bulunur, fikirleri, psikolojik durumları, mesleklerini ifade eder, hatta sınıflar ve nesiller arasında ayrım yaparak toplumsal hiyerarşideki konumu ortaya koyar. Bu işaretler, tıpkı dil bilimci Ferdinand de Saussure’un işaretleri gibi farklılık ilişkileri tarafından belirlenir. Farklılıklar ve ayrımlar tarafından yönetilirler, yani gerekçelerini öncelikle doğada ya da akılda aramazlar.

Dil gibi giysilerin de tutumlarımızı, sosyal statümüzü ve sınıf aidiyetimizi ifade eden anlamları ve çağrışımları vardır.

Toplumsal alan kıyafetin belki de bu ayrımcı doğasının en belirgin olduğu alandır. Zira elbise kuşaklar, sınıflar ve meslekler arasında farklılaşma yaratır. Burada, toplumsal emeğin entelektüel emek ve el emeği olarak bölünmesiyle birlikte elbise düzeyinde bir iş bölümü olduğunu görüyoruz. Umberto Eco, bazı giysilerin sizi kendinizden uzaklaştırarak dışarısı için yaşamaya zorlayan elbiseler ve sizi içsel yaşamınıza geri döndüren diğer elbiseler olarak ayrıldığını değerlendiriyor. Eco’ya göre bir ‘bedeni hareket etmekte ve zihni çalışmakta özgür bırakan’ bol giysiler vardır, bir de ‘giyeni sahiplenen’ giysiler vardır. İkinci kategorideki giysiler itfaiyeciler ve askerlerin giydiği üniformalar ve sporcuların giydiği takım formaları gibi iş kıyafetleridir. Umberto Eco, “Askerler üniformaları ve şapkalarıyla elbiselerinin içinde yaşarken, Hıristiyan din adamları bedene hareket etme ve düşünme özgürlüğü için alan tanıyan giysiler tasarladılar” diyerek, Batılı düşünürlerin yüzyıllar boyu dar kıyafetler giymekten kurtulmak için nasıl mücadele ettiklerini ortaya koyuyor.

Bağlantılar ve krizler

Bu mesleki işaretlerin ötesinde bir elbise ülkeler arasındaki güç ilişkilerince belirlenen bazı işaretler de taşıyabilir. Elbise burada ülkeler arasında diplomatik krizlere ve gerginliklere neden olduğu ölçüde açık siyasi çağrışımlara sahiptir. Okullarda başörtüsüyle ilgili bir tartışmanın ülkeler arasında diplomatik krize neden olabilecek siyasi bir boyut kazanmasını örnek göstermek yeterli olabilir. Peki, giysi meselesi günümüz dünyasında siyasetin tartışmasız başlıca konularından biri olan futbol meselesiyle buluştuğunda ne olur? Örneğin, Ukrayna futbol takımının üzerinde Kırım Yarımadası’nın da olduğu bir Ukrayna haritası olan forma giymesi ve kısa bir süre önce Fas’ın Berkane futbol takımının FIFA onaylı formasında Batı Sahra bölgesinin de dahil olduğu harita sebebiyle Fas ile Cezayir arasında yaşanan gerilim gibi.

Kıyafetin siyasi gücünü fark eden bazı siyasi liderler, bunu hedeflerine ulaşmak için kullandılar. Çin'deki Kültür Devrimi’nin lideri Mao Zedong, devrimin birleşme ve sınıf farklılıkları ortadan kaldırma hedefinin bir ifadesi olarak ‘nötr renkli’ tek tip kıyafet uygulamasını hayata geçirdi. Devrimci ideoloji ile tek tip kıyafetin bu şekilde bir araya gelmesi 20. yüzyıla ve Kültür Devrimi'ne özgü değildi. Alman tarihçiler bu konuda filozof Jean-Jacques Rousseau'nun eğitim teorisine hayranlık duyan ve kıyafet reformu yaparak sosyal düzeni sağlamayı amaçlayan Bernhard Christoph Faust'un 1792 yılında Ulusal Meclis'e giderek ‘çocuklar için özgür, tek tip ve ulusal bir kıyafet yönetmeliği’ talebinde bulunduğunu hatırlatıyorlar.

Halkların tarihi

Bu durumda, halkların tarihi ile elbiselerinin tarihi arasında bağlantı kurabiliriz. Örneğin, tarihçi Abdallah el-Aruvi’nin Mağrip bölgesinin en uç noktasının halk giysilerindeki evrim üzerine yaptığı bazı gözlemleri ele alalım. Fas’taki halk giysisinin ülkenin siyasi yönelimiyle uyum içinde geliştiğini belirten Aruvi’ye göre Fas dış akımlara açıldığında, halkın giysileri de Akdeniz, Endülüs ve Osmanlı karakterlerine büründü. Ancak kendi içine döndüğünde, kendine özgü bir kıyafet tercih etti. Fas Kralı Mevlay Süleyman 19. yüzyılın başlarında giyim ve kuşam da dahil olmak üzere hayatın her alanında Hz. Muhammed’in sünnetini takip edilmesi gerektiğine inancıyla, Hz. Muhammed’in giydiği düşünülen elbiselerin giyilmesine onay verdi. Ancak 20. yüzyılın başlarında, Kral Abdulaziz'in ve Türklerin etkisiyle kılık-kıyafet alanında küçük reformlarla bir değişim rüzgârı esti. Sömürgeciliğe karşı bir milli hareketin başlamasıyla, hareketin önde gelenleri başlangıçta cilbab adı verilen elbisenin kısa bir versiyonu olan kırsal cilbabı benimsediler. Abdulkerim el-Hattabi'nin gerçekleştirdiği devrime hayranlık duyan liderler, kısa süre sonra bu kıyafeti mevcut Fas Kralı V. Muhammed tarafından popüler hale getirilen ve ‘milli’ kıyafet olarak bilinen, zengin ve modern görünümlü cübbelere dönüştürdüler. Ancak ulusal hareketin başını çeken bazı isimler, özellikle de Batı kültürüyle yoğrulmuş olanlar, Fas'ın bağımsızlığı için müzakere masasına ‘Avrupai’ kıyafetlerle oturmaktan çekinmediler.

Diğerleri için olduğu gibi Faslılar için de kıyafet halen meslek, rütbe ve cinsiyetin ötesindeki faktörlerce belirleniyor ve siyasi çağrışımlar yapıyor.

Bu ikilik bugün de genel olarak Fas kıyafetlerinde görülebiliyor. Aynı kişinin bazı durumlarda kültürel, dini ya da siyasi kimliğini vurgulamak için ‘milli’ kıyafet giydiğini, diğer durumlarda ise başka tarz giysiler giydiğini görebilirsiniz.

Diğerleri için olduğu gibi Faslılar için de kıyafet halen meslek, rütbe ve cinsiyetin ötesindeki faktörlerce belirleniyor ve karakterleri etkileyen ve kimlikleri tanımlayan siyasi ve hatta bazen ontolojik çağrışımlar yapıyor. Öyle ki, elbisede ‘sekülerleşme’ pek çok alanda gerilerken kıyafet, siyaseti ve toplumu aşan bir anlam kazanıyor. Giyim ve kuşam insanı sadece sosyal bir hiyerarşi içine değil, aynı zamanda kozmolojik bir hiyerarşiye ve kozmik konumlara da yerleştiriyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra Merkezli Majalla dergisinden çevrilmiştir.

 


Papağanların insanlarla iletişimi: Yüzde 92'ye ulaşıldı

Ellie tabletteki simgelere basarak "iletişim kuruyor" (Jennifer Cunha)
Ellie tabletteki simgelere basarak "iletişim kuruyor" (Jennifer Cunha)
TT

Papağanların insanlarla iletişimi: Yüzde 92'ye ulaşıldı

Ellie tabletteki simgelere basarak "iletişim kuruyor" (Jennifer Cunha)
Ellie tabletteki simgelere basarak "iletişim kuruyor" (Jennifer Cunha)

Tablet kullanarak "konuşan" bir papağanın butonlara rasgele basmadığı ortaya çıktı. Papağanların kendilerini ifade etme isteği ve insanlarla iletişimden nasıl faydalandığına odaklanan yeni çalışma önemli bir adıma işaret ediyor. 

Bilim dünyasının hayvanlarla konuşma ve kendi aralarındaki iletişimi anlama çabaları teknolojinin gelişmesiyle yeni bir boyut kazanırken köpek ve maymun gibi canlılara buton veya dokunmatik ekranlara basması öğretiliyor. 

@sebwr.haker1 فۆلۆلەبیرمەکە #fyp #foryou #hawler #slemani #duhok #karkuk #kalar #ranya #ئەکتیڤبن🥀🖤ـہہـ٨ــہ ♬ الصوت الأصلي - 3bwr Haker

Indiana Üniversitesi Bilişim, Bilgisayar ve Mühendislik Fakültesi'nde misafir öğretim üyesi olan Jennifer Cunha da Ellie isimli papağanına bir konuşma panosunu kullanmayı öğretti. 11 yaşındaki hayvan 2019'dan beri kullandığı bu tablet benzeri cihazda 200'den fazla resimli simgeye basarak "iletişim kuruyor". 

Ellie "çekirdek", "mutlu", "Sıcak bastı" gibi seçenekler içeren tabletteki bir butona bastığında bilgisayar sistemi bu ifadeyi yüksek sesle okuyor. 

Goffin Kakadu cinsindeki hayvan, Cunha'nın birkaç yıl önce hayatını kaybeden diğer papağanı Lily'yi özlediğini söylediğinde geçen yıl viral olmuştu. 

Cunha o zaman yaptığı açıklamada "Ellie'nin kelimeleri ve iletişim kurmayı öğrenmeden önce çığlık atma ve ısırma gibi pek çok davranış sorunu vardı" demişti. 

Ona iletişim, ses bilgisi ve tablet oyunları öğretmeye başlayarak dünyasına daha fazla seçenek katmaya ve onu daha mutlu etmeye çalıştık.

Yeni çalışmada diğer bilim insanlarıyla işbirliği yapan Cunha, konuşma panosunun Ellie'ye bir şey katma potansiyeli taşıyıp taşımadığını bulmaya çalıştı. 

Başlangıç noktalarını "İfade ettiği şeylerin bir niyeti olup olmadığını veya iletişim için bir alan açıp açmadığını görmek için bu ifadeleri nasıl analiz edebiliriz?" diye açıklayan Cunha şöyle ekliyor. 

İkincisi, seçimleri bize onun değerleri ve anlamlı bulduğu şeyler hakkında bir fikir verebilir mi?

ACM Conference on Human Factors in Computing Systems adlı konferansta yarın sunulacak çalışmayı yürüten araştırmacılar, Ellie'nin panoyu kullandığı 40'tan fazla videoyu inceledi. 7 aylık bir süre zarfında kaydedilen bu videolar daha sonra simgeleri rasgele seçen bir simülasyonla karşılaştırıldı.

Simgelerin parlaklığı ve konumu gibi etkenleri de hesaba katan ekip, Ellie'nin butonlara rasgele basmadığını gözlemledi. 

Daha sonra araştırmacılar Ellie'nin butonlara bastıktan sonraki davranışını inceledi. Örneğin "elma"ya tıkladıktan sonra getirilen elmayı yiyor muydu?

Hayvanın mutluluğunu veya sıcaklamasını test etmenin bir yolu olmadığından ekibin ellerindeki verinin bir kısmını elemesi gerekti. Ellie'nin 500 seçiminin incelenmesiyle, bastığı simgeyle bundan sonra sergilediği davranışların yüzde 92'sinin uyumlu olduğu görüldü. 

cf bd
Araştırmacılar Ellie'nin kitapla ilgilenerek kendisine bir şeyler kattığını düşünüyor (Jennifer Cunha)

Öte yandan bazı bilim insanları bulgulara temkinli yaklaşılması gerektiğini düşünüyor. Örneğin Ellie'nin butonlara rasgele basmaması, eğitim sırasında öğrendiği bir davranış olabilir. Boston Üniversitesi'nden Dr. Irene Pepperberg ise, seçtiği simgedekinden farklı bir şey getirildiğinde papağanın nasıl davrandığının incelenmesi gerektiğini söylüyor. 

Papağanın yaptığı seçimleri de inceleyen ekip bastığı simgelerin yaklaşık yüzde 73'ünün kendisine sosyal veya bilişsel katkı sağlayan şeyler olduğunu gördü. Bunlar arasında oyun oynamak veya başka bir kuşla görüşmek yer alıyor. 

Yeni araştırmanın tek bir kuş üzerine yapılması gibi önemli bir kısıtlaması var. Ayrıca Cunha'nın farkında olmadan Ellie'yi yönlendirmesi de muhtemel.

Yine de araştırmaya dahil olmayan bilim insanları bunun önemli bir çalışma olduğu görüşünde. Johns Hopkins Üniversitesi'nden Dr. Amalia Bastos "Bu çalışma kritik bir ilk adım" diyerek şöyle ekliyor: 

Hayvanların dili insanlar gibi anlamasını ya da kullanmasını beklemiyoruz.

Dr. Bastos'a göre bilim insanları, iletişim araçlarını "tutsak hayvanların refahını ve bakıcılarıyla ilişkilerini iyileştirmek" için kullanmayı amaçlıyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Newsweek, ACM Conference on Human Factors in Computing Systems


Kovid-19 aşılı kalp hastalarının aşısızlardan uzun yaşadığı gösterildi

Dünya çapında yaklaşık 64 milyon kişi kalp yetmezliğinden muzdarip (Reuters))
Dünya çapında yaklaşık 64 milyon kişi kalp yetmezliğinden muzdarip (Reuters))
TT

Kovid-19 aşılı kalp hastalarının aşısızlardan uzun yaşadığı gösterildi

Dünya çapında yaklaşık 64 milyon kişi kalp yetmezliğinden muzdarip (Reuters))
Dünya çapında yaklaşık 64 milyon kişi kalp yetmezliğinden muzdarip (Reuters))

Kovid-19 aşısı yaptıran kalp yetmezliği hastalarının yaptırmayanlardan daha uzun yaşadığı tespit edildi. 

Daha önceki çalışmalarda Kovid-19'un kalp yetmezliği hastalarında daha kötü etkiler yaratmasının yanı sıra aşının kalp damar hastası kişilere uygulanmasının güvenli olduğu bulunmuştu. 

Yakın zamanda yapılan başka bir araştırmada da Kovid-19 aşılarının, kalp yetmezliği riskini yüzde 55 ve enfeksiyonun ardından kan pıhtılaşması riskini yüzde 78 azalttığı saptanmıştı.

Avrupa Kardiyoloji Derneği'nin 11-14 Mayıs'ta Portekiz'de düzenlenen 2024 Kalp Yetmezliği toplantısında sunulan yeni araştırmadaysa aşının bu hastalıktan muzdarip kişilerin yaşam süresi üzerindeki etkisi incelendi. 

Güney Kore'den 18 yaş ve üstü 651 bin 127 kişinin verisini inceleyen araştırmacılar katılımcıların aşı durumu ve bunun çıktıları hakkında bilgi edinmek için Kore Ulusal Sağlık Sigortası Hizmeti'nin veri tabanından yararlandı. Araştırmaya dahil edilen kişilerin ortalama yaşı 69,5'ti.  

İki veya daha fazla doz Kovid-19 aşısı yaptıranlar aşılanmış; hiç aşı olmayan veya bir doz yaptıranlarsa aşılanmamış diye tanımlandı. Katılımcıların yüzde 83'ü ilk kategorideydi. 

Araştırmacılar daha isabetli bir sonuç elde etmek adına yaş, cinsiyet, sosyoekonomik durum ve diğer hastalıklar gibi faktörlere göre katılımcıları eşleştirdi. 

6 aylık bir takip süresinin sonunda aşılanmış kalp yetmezliği hastalarının herhangi bir sebepten ölme ihtimalinin yüzde 82 daha düşük olduğu kaydedildi. Ayrıca aşılanmamış hastalara göre kalp yetmezliğinden hastaneye kaldırılma riskleri de yüzde 47 daha düşük çıktı. 

Araştırmanın yazarlarından Dr. Kyeong-Hyeon Chun "Kalp yetmezliği hastaları, sağlıklarını korumak için Kovid-19'a karşı aşı yaptırmalı" diye çağrıda bulunarak şöyle ekliyor: 

Bu, kalp yetmezliği hastalarından oluşan geniş bir popülasyonda Kovid-19 aşısının etkinliğine ilişkin ilk analizi sunan ve aşılamanın açık bir faydasını gösteren ilk çalışma. 

Öte yandan Dr. Chun bulguların bütün kalp yetmezliği hastaları için geçerli olmayabileceğinin altını çizerek şöyle ekliyor:

Durumu stabil olmayan hastalarda aşılamanın riskleri göz önüne alınmalı.

Ayrıca Güney Kore'de yürütülen bu çalışmanın sonuçları, dünyanın başka yerlerindeki kalp hastalarına uyarlanamayabilir. Araştırmanın takip süresi de aşının uzun vadeli etkilerine ışık tutmada yetersiz kalıyor. 

Bu sepeblerden dolayı Kovid-19 aşısı olmayı düşünen kalp yetmezliği hastalarının doktorlarına danışmasında fayda var.

Independent Türkçe, Earth, Avrupa Kardiyoloji Derneği, ABC News


Küresel araştırma internetin insanlara iyi geldiğini ortaya koydu

İnternet erişimine sahip kişilerin hayatından daha memnun olduğu saptandı (Pexels)
İnternet erişimine sahip kişilerin hayatından daha memnun olduğu saptandı (Pexels)
TT

Küresel araştırma internetin insanlara iyi geldiğini ortaya koydu

İnternet erişimine sahip kişilerin hayatından daha memnun olduğu saptandı (Pexels)
İnternet erişimine sahip kişilerin hayatından daha memnun olduğu saptandı (Pexels)

Dünya çapında yürütülen bir çalışma internet kullanımının, mutlu ve sağlıklı hissetmekle büyük oranda ilişkili olduğunu buldu.

İnternet kullanımının genellikle zihin sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yarattığı düşünülürken bu alandaki çalışmalar çoğunlukla sosyal medyaya odaklanıyor. Örneğin geçen yıl yapılan bir araştırmada sosyal medya kullanımını düşürmenin, depresyon ve anksiyeteye iyi geldiği tespit edilmişti.

Oxford ve Tilburg üniversitelerinden araştırmacıların yürüttüğü yeni çalışmadaysa genel internet erişimi ve kullanımının etkileri incelendi. 168 ülkeden 2,4 milyondan fazla kişiyi içeren çalışmayı yürüten ekibe göre bu, bugüne kadarki en geniş çaplı araştırma.

Halihazırda ön baskı versiyonu yayımlanan ve bugün hakemli dergi Technology, Mind and Behaviour'da çıkması planlanan araştırmada 15 yaş ve üstü 2,4 milyondan fazla kişinin 2006-2021 dönemindeki verileri analiz edildi. 

Katılımcılardan internet erişimi ve kullanımlarını bildirmenin yanı sıra yaşam memnuniyeti, sosyal hayat, hayattaki amaçları ve toplumsal mutluluk duyguları gibi farklı açılardan esenlik durumlarını değerlendirmesi istendi. 

Gelir, eğitim düzeyi, sağlık ve ilişki durumu gibi faktörleri hesaba katan araştırmacılar vakaların neredeyse yüzde 85'inde internete bağlanmakla esenlik duygusu arasında pozitif bir ilişki gözlemledi. 

Makelenin ortak yazarı Prof. Andrew Przybylski internetle ilgili düzenlemelerde kanıtların dikkate alınması gerektiğini söyleyerek şöyle ekliyor: 

Çevrimiçi dünyayı gençler için daha güvenli hale getirmek istiyorsak, güçlü önyargılara ve herkese uyan tek tip çözümlerle yola çıkamayız. Fikirlerimizin verilerle değişmesine gerçekten açık olmalıyız.

Çalışma kayda değer olmakla birlikte bazı kısıtlamalara da sahip. Örneğin araştırmacılar bu pozitif ilişkinin arkasındaki neden sonuç ilişkisini açıklamıyor. Ayrıca katılımcıların interneti ne kadar ve hangi amaçla kullandığı da bilinmiyor.

University College London'dan Dr. Ruth Plackett, araştırmanın sosyal medya kullanımı üzerine ayrıca eğilmemesine dikkat çekerek şöyle diyor:

Gençlerin bu platformlarda zararlı içeriklere maruz kalabileceğini biliyoruz, bu da internet kullanımıyla daha olumsuz ilişkiler kurulmasına yol açabilir.

Çalışmada internet kullanımıyla toplumsal esenlik duygusu arasındaki ilişkinin yüzde 5'inin negatif olduğu tespit edilirken bu durum çoğunlukla 15-24 yaşlarındaki kadın ve kız çocuklarında gözlemlendi. 

Araştırmacılara göre bu bulgu, internet kullanımının bu kişileri mutsuz ettiği anlamına gelmese de genç kadınlarda sosyal medya kullanımıyla depresif belirtiler arasında olumsuz bir ilişki görüldüğünü ortaya koyan diğer çalışmalarla uyuşuyor. 

Liverpool Üniversitesi'nden Prof. Simeon Yates ise internetin zararları gibi faydaları da olduğunu belirtirken yeni çalışmanın bunları incelemede yetersiz kaldığını belirtiyor:

İnsanların daha yüksek bir esenlik seviyesinden bahsetmesi, çevrimiçi ortamda olumsuz şeyler yaşamadıkları anlamına gelmiyor.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Oxford Internet Institute


Young Sheldon beklenen bir olayla hayranlarını şaşırtmayı başardı

9 Mayıs'ta 12. bölümü çıkan dizi, 14. bölümde bitecek (Warner Bros)
9 Mayıs'ta 12. bölümü çıkan dizi, 14. bölümde bitecek (Warner Bros)
TT

Young Sheldon beklenen bir olayla hayranlarını şaşırtmayı başardı

9 Mayıs'ta 12. bölümü çıkan dizi, 14. bölümde bitecek (Warner Bros)
9 Mayıs'ta 12. bölümü çıkan dizi, 14. bölümde bitecek (Warner Bros)

Young Sheldon'ı izleyen Big Bang Theory hayranları, yeni dizinin 7. ve son sezonunun senaryosuna dair iki beklenti içindeydi: George Sr.'ın ölümü ve Sheldon'ın Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'ne (Caltech) girişi. 

Baş karakter 14 yaşına girdikten sonra bu iki olayın gerçekleşeceği daha Big Bang Theory'den belli olsa da Young Sheldon ekibi, izleyicileri George'un ölümüyle şaşırtmayı başardı. 

TheWrap'e konuşan yönetici yapımcı Steve Holland konuyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor:

Seyircinin en azından bir kısmı Big Bang Theory'den dolayı bunu bekliyor. Hep şunun arayışındayız: İnsanlar neyin geleceğini bilse de onları şaşırtabiliriz.

Bu beklenen ölüm, 14. bölümle birlikte bitecek 7. sezonun 12. bölümünde gerçekleşti. Doc Farrow'un canlandırdığı Koç Wilkins, Cooperların evine giderek George'un kalp krizi sonucu bir anda öldüğünü duyurdu. 

Holland, "Eğer ölümü biraz erkene alıp 12. bölümün sonunda gerçekleştirirsek insanların bunu beklemeyeceğini ve onları gafil avlayabileceğimizi düşündük" diyor. 

Young Sheldon ekibi, 12. bölümün öncesinde seyirciyi öylesine hazırlamıştı ki, çoğu kişi George'un Rice Üniversitesi'nde işe başlayacağını ve bu yüzden Cooper ailesinin de Medford'dan Houston'a taşınacağını düşünüyordu.

Ancak ani ölümle tüm planlar yarıda kaldı. 

2. sezondaki bir bölümde ailenin Medford'dan ayrılmaması için George'un benzer bir teklifi reddettiğini hatırlatan Holland, "George'a zafer kazandırmamız önemliydi. Bu teklif işinin geri dönmesi ve başta Mary olmak üzere ailenin ona işi kabul etmesi için destek vermesi fikri iyi geldi" diye konuşuyor. 

xsdcvfb
The Big Bang Theory'den uyarlanan dizide, 9 yaşındaki tuhaf dâhi Sheldon Cooper liseye başlayarak zekâsıyla herkesi şaşkına çeviriyor (CBS)

Holland, projenin yaratıcısı Chuck Lorre'un bu aile dizisini daha olumlu bir havayla bitirme tavsiyesi üzerine cenazeyi son bölümden önlere aldıklarını belirtiyor. 

Prodüktör, Missy'yi canlandıran Raegan Revord başta olmak üzere pek çok oyuncunun senaryoyu okuyunca gözyaşlarına boğulduğunu da ifade ediyor:

Herkes duygularını açıkça ortaya koydu. Dizinin sonlarında finale yaklaştıklarını bilerek üzülüyorlardı ve bu karakterin yasını tutuyorlardı. Tüm bu duygular, hem gerçek hem de kurgusal olanlar karıştı. Böylece çok gerçek, dürüst ve sert bir hissiyat yarattı.

Independent Türkçe, The Wrap, Variety