Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Türkiye-İsrail anlaşması: Her şey çıkar için

Doğu Akdeniz enerji koridorunun hakimiyeti açısından kritik öneme sahip Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki alanları anlaşması, bölge denklemindeki tüm taşları yerinden oynattı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mutabakatı Lahey Adalet Divanı’na taşırken, Türkiye “diplomatik alanda norma dönüşmesi” adına anlaşmayı Birleşmiş Milletler’e bildirdi. Yeni yılın ilk günlerinde Beyaz Saray’a gitmeye hazırlanan Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ise ABD’nin Atina Büyükelçisi Geoffrey Pyatt’ı ziyaret ederek “Atlantik Paktı arkamda” sinyali verdi.
Akdeniz’deki doğal gaz rezervleri o kadar büyük ki, ucundan kıyısından denkleme dahil olan her aktör çıkarını düşünerek adım atıyor. Asla yan yana gelmez denilenler anlaşma zemini yokluyor. Bunun en son örneği “One Minute” olayından beri, en azından basın karşısında, kanlı bıçaklı bir görüntü çizen İsrail ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz çıkarmak için harekete geçmesi. İlk teklifin kimden geldiği meçhul. İsrail resmi yayın kuruluşu KAN'a göre, Tel Aviv yönetimi, büyükelçisi aracılığıyla Ankara’ya ilk mesajı iletti:
“Eğer Türkiye, İsrail gazını Avrupa'ya taşıyacak bir boru hattı inşası konusunda ciddi ise biz müzakereye açığız.”
Amerikan medyasıysa Türk Dışişleri’nin İsrailli yetkililere “Gelin Libya mutabakatının bir benzerini birlikte yapalım” dediğini aktarıyor. Taraflar iddiaları yalanlamazken, İsrail Dışişleri’nin Türkiye ile olası iş birliğini "Rum Kesimi, Mısır ve Yunanistan’la oluşturdukları ortaklıktan ayrı” düşündüğü ifade ediliyor.
Filistin’den Arap Baharı’na, İran’dan Suriye’ye kadar pek çok konuda anlaşamayan iki aktör, çıkarları ve daha fazla kar gündeme gelince ortak akıl geliştirecek bir olanak bulmuş durumda. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden İsrail’e giden ticaret gemilerinin Türk karasularını kullandığı hesaba katılınca belki de iletişimin hiç kopmadığını söylemek daha doğru olur.
Unutulmamalı ki Türkiye hem İsrail’i tanıyan hem de MOSSAD’a topraklarında istasyon açma izni veren ilk Müslüman ülke. Kudüs gerilimini bir kenara bırakırsak, devletler arasında doğrudan tarafların icraatıyla kopuşa neden olan olay Gazze’ye giden Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerinin operasyon düzenlemesi olmuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gemi için “Oraya giderken bana mı sordunuz?” çıkışı sonrası ilişkilerde normalleşme dönemine girilmişti.
Uluslararası yargılama nedeniyle hukuki anlamda sorun çıkaran “Mavi Marmara açmazı” 2016’da imzalanan bir anlaşmayla sonuca kavuşturulmuştu. Söz konusu metinde taraflar kendilerine ait topraklardan birbirlerine karşı herhangi bir terör faaliyetine izin vermeyeceğini taahhüt ederken, karşılıklı olarak atanan elçilerle ilişkiler normal seyrine dönmüştü.
İsrail’in Kudüs’teki ihlalleri sebebiyle ilişkilerde gerilimin dozu artsa da Doğu Akdeniz’deki tablo bugün bize şartların değiştiğini söylüyor. Bu sefer kavga yerine barışın seçilmesi durumunda iki devletin de elde edeceği kazanç fazla. Doğu Akdeniz’de sadece İsrail'in en büyük doğal gaz sahası Leviathan ve Tamar'da toplamda yaklaşık 800 milyon metreküp doğal gaz rezervi bulunurken, Türkiye ile olası bir ortaklık bu rakamı 2,5 milyar metreküpün üzerine çıkarıyor. Nitekim İsrail de ittifak zorunluluğun farkında. Haaretz gazetesi, ABD’de kabul edilen Ermeni Soykırımı kararının tarafların tepkisini çektiğine değinerek, Ankara’nın Trablus ile imzaladığı mutabakatın Tel Aviv’e ilham verebileceğini vurguluyor.
Her ne kadar İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte birbirlerine ağır ifadelerle yüklense de iki ülke konu Akdeniz gazı olunca düşmanlığı bir tarafa bırakmaya hazır. Üstelik İsrail’deki siyasal konjonktür deniz yetki mutabakatı imzalamak adına oldukça müsait.
Üç ayrı yolsuzluk davasıyla iktidarı ve itibarı sarsılan Başbakan Netanyahu, kariyerinin en zorlu sınavlarıyla karşı karşıya. Partisi Likud, 26 Aralık’ta yeni liderini seçecek. Burada eski İçişleri Bakanı Gideon Saar’la kozlarını paylaşacak olan Netanyahu, başarılı olması durumunda 2 Mart’ta yine bir erken genel seçim maratonu için kollarını sıvayacak. İsrail halkını bir sene içerisindeki üçüncü kez sandık başına götürecek seçimler, Netanyahu’yu siyaset sahnesinin dışına atabilir. Zira Netanyahu seçmenlerine, sadece neden kendisine oy vermesi gerektiğini değil, resmen başlayan yolsuzluk davalarının da mahiyetini izah etmek zorunda.
Kısacası İsrail, Netanyahu’suz bir geleceğe hazırlanıyor. “Netanyahu’suz İsrail” ile anlaşmak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk kamuoyuna rahat bir şekilde açıklayabileceği durum. İsrail’le masaya oturmak, aynı zamanda Mısır da dahil bölgedeki “Türkiye’ye mesafeli” tüm aktörlere ortaklık sinyali olabilir. Libya mutabakatı ile başlayan Türkiye’nin enerji diplomasisi yeni bir evreye girmiş gibi gözüküyor. Akdeniz’deki yeni tablo, çıkarın geçmişten önce geldiğine işaret ediyor.