Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İranlılar korku duvarını yıktı

İran'daki gösterilerden geriye kalan en önemli şey, liderlere korku duvarlarının yıkıldığını gösteren bir mesajın iletilmiş olmasıdır. İlk önce Irak’ta başlayan ve sonrasında Lübnan’a yayılan bu gösteriler, iki ülkenin başbakanlarının istifalarına yol açtı ve ardından büyük bir güçle Tahran sokaklarına ulaştı.
3 hafta önce bir litre benzinin fiyatını 5 bin riyal artırma kararının ardından on binlerce İranlı sokaklara döküldü ve ekonomik sorular dolayısıyla başlayan gösteriler rejim karşıtı protestolara dönüştü. Lübnan Hizbullah’ı geçen hafta sosyal medyada videolar yayınladı. Örgüt üyeleri İran’ın Hizbullah’a gönderdiği milyonlarca doları (75 milyon olduğu tahmin ediliyor) sayıyorlardı. Ayrıca yayınlanan bir diğer videoda örgüt üyelerinden birinin içerisinde doların bulunduğu devasa paketleri taşıyan bir kamyonu kullandığı görülüyor. Arabanın önünde Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın resmi vardı ve sürücü İran'ı yücelten bir Irak şarkısını dinliyordu.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah yaptığı konuşmaların birinde, Lübnan'ı sarsan dolar krizinin savaşçılarını etkilemeyeceğini, İran'ın tükenmeyen bir banka olduğunu ve bu nedenle partinin sıkıntı çekmeyeceğini söyledi. Bundan dolayı İran gösterilerinde en yaygın sloganın “Diktatöre Ölüm” olması garip değil. Bu durum, rejimin endişesini büyük ölçüde artırdı.
İran’ın onlarca şehrinde başlayan protesto gösterileri, aralarında Tahran, Şiraz ve İsfahan’ın da yer aldığı bütün şehirlere yayıldı. Protestocuların silahı, daha önce başarısız olan gösterilere dair bir farkındalığın olmasıydı. Bundan dolayı güvenlik güçlerine saldırdılar, yolları kapattılar, yüzlerce benzin istasyonunu, bankayı, Besic üssünü ve dini külliyeleri ateşe vererek, rejimin üst düzey yetkililerinin fotoğraflarını yaktılar. İranlılar tarafından rejime karşı hissedilen umutsuzluk, hayal kırıklığı ve nefret protestoları ateşleyerek alanını genişletti. Çeşitli haber ajanslarına göre, gösterilere yaklaşık 100 bin kişi katıldı fakat bununla birlikte şiddet seviyesi ve protesto gösterilerinin büyüklüğü 2018’deki olayları geride bıraktı. Buradan İran halkının rejimi devirme konusunda daha istekli ve hazır olduğu anlaşılıyor. Öte yandan rejim, her ne pahasına olursa olsun protesto gösterilerini bastırma yönünde aldığı tedbirleri artırdı. Fakat bu durum protestocuları daha da öfkelendirdi. Rejim liderleri her ne kadar insanları yatıştırmaya çalışsa da eylemler sözlerden daha yüksek sesle konuşur.
Cumhurbaşkanı Ruhani, sokakta olup bitenleri görmediğini iddia eden her diktatör rejimde olduğu gibi İran halkının protesto mücadelesinin üstesinden geldiğini açıkladı. Hemen ardından hükümet sözcüsü, akaryakıt fiyat artışının 2020 Mart ayına kadar onaylanmayacağını söyledi. Takip eden günlerde rejim liderleri, ülkede yaşanan vahşet ve şiddet olayları dolayısıyla maruz kalınan tehdit hakkında açıklamalar yapmaya başladılar. Bununla birlikte yakın zamanda ekmek ve süt fiyatlarının artacağı yönünde haberler geliyor. İran'daki ekonomik durum günden güne kötüleşiyor.
Yeni ekonomik tedbirlerin uygulanıp uygulanmamasından veya gösterilerin rejim için gerçek bir tehdit olup olmasından bağımsız olarak İran toplumunda bir şeylerin değiştiği kesin. İranlılar korku duvarlarını kırdılar. Şimdiye kadar sivil protestoların önünde bir engel teşkil eden bu duvarlar yıkıldı. Ayrıca İran halkı güvenlik güçleriyle çatışmaya hazırlar ve artık sokaklara çıkmaktan korkmuyorlar. İran rejimi her zaman olduğu gibi gerçek mermilerin kullanılması ve olağanüstü güvenlik önlemlerinin alınması gibi çeşitli tedbirlere başvurdu. Rejim protestoları bastırma girişimleri kapsamında 7 bin vatandaşı tutukladı. Günlük hayat birçok yönden yaşanmaz hale geldi. Okullar ve üniversitelere ara verildi, futbol maçları ertelendi, metro hatları kapatıldı ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ayrıca gösteriler düzenlenmesini zorlaştırmak adına internet ve hücresel ağlar kesildi. Rejimin son girişimi, rejimin imajına zarar vermesi bir yana ekonomik olarak da birtakım sorunlara yol açabilecek bir adımdı. Hükümetin internet yasağını kaldırıldığını duyurmasına rağmen bir dizi vatandaş internet erişimlerinin çok sınırlı olduğunu belirtti.
Şura Konseyi'nin 11 üyesinin resmi bir protestosu da dahil olmak üzere birçok kişi tarafından ağır bir şekilde eleştirilmesine rağmen bu aşırı tedbirin gösterilerin sadece bir hafta içerisinde bastırılmasında belirleyici bir etkisi oldu. Ancak halk savaş çığlığı atmaya devam etti. Öte yandan protestocuların özel videoları ve fotoğrafları dünya basınına sızmaya başladı. Dünya rejime karşı gerçekleştirilen gösterilerin büyüklüğünden ve rejimin protestocuları dağıtmak için kullandığı şiddetten haberdar oldu. Uluslararası Af Örgütü gösteriler sırasında 143 protestocunun öldürüldüğünü bildirdi. Ancak açıklamada, Mahşehr kentinde Devrim Muhafızları tarafından gerçekleştirilen ve 40 ila 100 barışçıl göstericinin öldürüldüğü toplu katliam yer almadı.
Rejim her ne kadar hayatını kaybedenler vatandaşlara ilişkin düşük sayılar açıklasa da İran İçişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkilinin, en az 218 kişinin öldüğünü teyit etti. Her ne kadar protestolar kontrolden çıkmadıysa da yüksek ölüm sayısı güvenlik güçlerinin olayların ciddiyeti ve sokağın öfkesi karşısında şok olduğuna işaret ediyor.
Protesto dalgasının gücü azalmış olabilir fakat genel ayaklanmanın önemi rejim veya halk tarafından küçümsenmemelidir. Son olaylarla ortaya çıkan öfke, halkın rejime olan nefretinin ne raddeye vardığını gösteriyor. Halkın içinde bulunduğu genel sefaleti hafifletmek adına çarpık çözümler bulmaya çalışılsa bile gerçek olan şu ki, ülkedeki ekonomik sorun için gerçek bir çözümün bulunması mümkün değil. İran, Kasım Süleymani’ye bağlı Kudüs Gücü’nün liderliği altında Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan'daki nüfuzunu genişletmeye çalıştıkça halkın refahını sağlayacak hiçbir çözüm bulunamayacak.
Rejim, her ne kadar halkın mevcut hassasiyetlerini kuşatmış gibi görünse de muhtemelen protestocuları caydırmak için güç imajını korumaya çalışacak. Bu, kitlelerin yeniden sokaklara dönmesine ve rejime karşı olan savaşına devam etmesine yol açacak. Bu savaştan kimin galip çıkacağı belli değil. Bununla birlikte İranlılar, yasadışı olarak ülkelerini işgal eden rejimin devrilmemesi durumunda İran veya Orta Doğu'da barışın sağlanamayacağını anladılar.