Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

Lübnan gençlik hareketi: Farkındalık ve beklentiler

Bir yazarın, ülkesinde ve Arap dünyasındaki büyük gelişmeleri anlamada geç kalması kabul edilemez. Ancak iki hafta önce Irak'taki ve Lübnan'daki gösteriler hakkında Şarku’l Avsat’a yazdığım makalede başıma gelen buydu. Arap kitlesel hareketlerinin 2011 yılından beri yarattığı hayal kırıklıkları, Irak’taki ve Lübnan’daki gençler tarafından gerçekleştirilen protestoların ve kurbanların iki ülkenin yöneticileri tarafından takdirle karşılanmayacağını söylemeye beni sevk etti.
Lübnan’da, Irak’ta olduğu gibi çok fazla ölümlere tanık olunmayabilir. Ancak bir yandan temel hizmetler ve özgürlükler talebiyle harekete geçen kitleler, öte yandan ise mezhepçi kotalar ve yolsuzlukla mücadele, dişe dokunur bir şey kazanılmasını sağlamayacak.
Gerek kimlik kotalarıyla gerekse de milislere ilişkin düzenlemeler olduğu haliyle kalmaya devam ettiği sürece, halkın asıl talep ve gereksinimlerinin karşılanamayacağını, Lübnan ve Irak'ta hüküm süren yolsuzlukta herhangi bir değişim olmayacağını düşünüyorum. Kaçırdığım şey, genç kadın ve erkeklerin alevlenmiş ve tetikte bekleyen ruhlarıydı. Bu yenilenen ruh Sudan, Cezayir, Irak, Lübnan ve hatta Tunus'ta yeniden ortaya çıktı.
Mezhepçiliği aşan ulusal bir Lübnan gençlik hareketine sahibiz. Genç öğrencilerimizin mırıldandıklarını duyuyorduk, fakat toplanmak için yeterli vakitlerinin ve ilgilerinin olduğunu düşünmüyordum.
Sosyal medya kuşağındaki gençlerin sadece araçlarını değil, amaçlarını birleştirip harekete geçirebileceklerini hiç düşünmedim. Fakat gençler isteğe, iradeye, temel maslahatların farkındalığına ve barışçıl bir eğilime sahipler. 20.yüzyıldaki bütün teoriler devrimci şiddet üzerineydi. Nitekim bu, Marksist-Leninist tezi şekillendiren bir şiddetti. Ancak bu teoriler, on yıllar içerisinde en sağ kesime dek uzandı. Sosyal medya gençleri de diğer bütün insanlar gibi yanılıyorlar, fakat zihinlerini ve becerilerini aynı anda kullanıyorlar.
Lübnan, Başbakan Refik Hariri’nin öldürülmesinin ardından 2005’te vatandaşların sokaklara döküldüğü sırada büyük bir deneyim yaşadı. Ancak o zamanki projenin öne çıkan başlıkları siyasiydi ve egemenlik, hukukun üstünlüğü ve Hizbullah ve silahlarıyla ilgiliydi.
Hizbullah’ın buna karşı şiddet kullanması bir yana, başarısızlığın en önemli sebebi, siyasi partilerin liderlik konusundaki amansız mücadeleleriydi. Siyasi suikastların çoğalmasını takiben Hizbullah’ın 2008’de Beyrut kent merkezini işgal etmesinin ardından siyasi partilerin korkutma ve şantajla tek tek devre dışı bırakılması, Avn’ın Hristiyan popülizmi ile ittifak kurulması ve General Avn’ın daimî bir aday haline getirilmesiyle birlikte 14 Mart Bloğu dağıtıldı.
Avn, 31 Ekim 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı seçildi ve Hizbullah’a zafer kazandırdı. Hizbullah bunu, özellikle Cumhurbaşkanı Avn ve damadı Cibran Basil gibi müttefikleriyle birlikte çoğunluğu kazandığı parlamento seçimleriyle taçlandırdı.
Meşhur uzlaşıyla birlikte Saad Hariri’nin de onlara katılmasının ardından Lübnan rejiminin tüm solunum yolları kapandı. Ne yeni Cumhurbaşkanı ne de Nasrallah onun yaptığı bu jesti unutmadılar.
Nitekim Nasrallah ülke çapında yayılan protestolar karşısında Hariri'nin ve Avn'ın yanında olduğunu açıkladı.
Bu günlerde gençler, hükümetin devrilmesini ve yeni bir hükümetin kurulmasını talep ediyorlar. Yeni ve eskilerden oluşan seçkin zümre tarafından ihlal edilmeyen hiçbir şey kalmadı: Yargı atamaları, iç ve dış siyaset, diplomasi, idare…
Üç yıl boyunca devam eden yağmalar ve yolsuzluk nedeniyle ekonomik ve finansal kriz daha da kötüleşti. Cumhuriyetin hassas sinirlerine dokunan tüm bu yolsuzluk, bir yandan Hristiyanların haklarının, öte yandan ise çoğu beceriksiz olan tüm taraftarların haklarının iade edilmesi bahanesiyle gerçekleştirildi.
Hizbullah ilk defa yasadışı silahlarıyla birlikte bütünüyle meşruiyet kazandı ve cumhurbaşkanının kendisinden iki söz aldı: İsrail’i caydırmak ve terörle mücadele (elbette kas ettiği Sünniler ile mücadele).
Babası Refik Hariri'nin ve 2013 yılına kadar diğer birçok kimsenin suikasta kurban gitmesine, 2008’te Beyrut'a silahlarla girilmesine ve hükümetinin 2011 yılında düşürülmesine rağmen Hariri, Hizbullah’ın silahlarını ülke içerisinde kullanmadığına tanıklık etti.
2019 yılı boyunca Dünyada, Ortadoğuda ve Lübnan kamuoyunda, Lübnan lirasının yakında çökeceğine ilişkin uyarılar bir diğerini takip etti.
Hariri, CEDRE Konferansı'nda vaat edilen paranın, kuruluşu da beraberinde getireceği yönünde vatandaşları umutlandırdı. Daha sonra talep edilen reformların hükümetteki siyasi partilerin muhalefetiyle karşı karşıya kaldığını bildirmek zorunda kaldı.
Lübnan Kuvvetler Partisi'nden (LK) 4 bakan, reformların yetersiz olduğunu düşündüklerini dile getirdiler ve sonrasında istifa ettiler. Canbolat da bakanlarının istifa edeceği yönünde tehditte bulundu, fakat bunu yapmadı. Nasrallah daha sonra Cibran Basil ve Süleyman Franjiye’yi karşıladı. Sonrasında Basil ve Franjiye, Esed’i kazandığı zaferden dolayı tebrik için Suriye’ye gitmediği takdirde hükümet ve başbakanı büyük şeyler olacağı hususunda tehdit ettiler.
Halkın sokaklara dökülmesinin ardından Nasrallah, açık bir şekilde anlaşma ve hükümete yönelik desteğini ilan etti! On binlerce genç sokaklara akın ederek, Saad Hariri hükümetinin istifa etmesi ve partizan olmayan bir hükümet kurulması çağrısında bulundu. Bazıları cumhurbaşkanı ve rejimin devrilmesi sloganları attılar. Hariri ve ekibi de bu sloganlardan nasibini aldı!
Lübnan rejimi bütünüyle yıkılmanın eşiğinde. Nasrallah, Basil ve Hariri de dahil olmak üzere uzlaşmaya taraf olanların hükümeti olduğu gibi sürdürmekte ısrar etmeleri halinde rejim, düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Fakat İranlıların ve onların destekçilerinin deneyimleri hakkında bildiklerimiz, onların uzlaşıya hazır olmadıklarıdır.
Bundan dolayı ya ülkenin bütünüyle onlar tarafından kontrolü devam edecek ya da ülke yıkıma sürüklenecek. Öyle ki geride onların dışında hiç kimse kalmayacak.
Lübnan gençliği mücadeleye devam edecek. Basil ve Nasrallah onları bölmeyi başaramadı. Bunlar modern dünyanın en bilinçli gençleridir.
Ne mezhepçilik ne Velayet-i Fakih ne de Basil onları baştan çıkaramayacak. Bugün elde edilemeyen şey yarın elde edilecektir. Ve yarın er ya da geç gelecek!