Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

​Göz aydınlığı olacak çocuklar

Çocuklar hayatın neşesi, geleceğin teminatıdır. Evlenen her çiftin kabul olmasını istediği duadır. Bu duanın yaşı da yoktur. Hz. İbrahim ilerlemiş yaşına rağmen; “Rabbim! Bana erdemli bir (evlat) bağışla!” diye dua eder. Hz. İbrahim’in duasına şöyle karşılık verilir; “Biz de ona halim/aklı başında bir oğul müjdeledik.” [1]
İmran’ın eşi Hanne de, ilerlemiş yaşına rağmen çocuk için dua edenler arasında yer alır. Duasının kabul şükrünü de karnında olanı adayarak yerine getirir. Adama ve adanma konusunda bir çığır açar. Doğurduğu kız çocuğunu sadece erkek çocukların kabul edildiği mabede teslim eder. Rabbi onun bu adağını güzel bir şekilde kabul eder.[2]
Hz. Zekeriya da yaşı ilerlemiş olmasına rağmen halini Rabbine arz edenler kervanına katılarak, “Benden sonra yerime geçecek yakınlarım konusunda ciddî endişelerim var; üstelik eşim de kısır, bana katından, bir dost ihsân eyle. Ki, hem bana mirasçı olsun, hem de Yakup soyuna. Onu, Ey Rabb’im! hoşnutluğunu kazanmış dürüst ve erdemli bir kul eyle!”[3] diye yakarır.
Sunduğumuz bu örneklerin hepsi çocuk sahibi olmak için yapılan ve kabul gören dualardır. Dikkat edilecek olursa bu duaların tümünde sadece salt çocuk sahibi olmak için dua yoktur. Hayırlı, salih, atalarının taşıdığı tevhid sancağını daha ileriye taşıyacak ve Allah’a hizmete adanan evlat olmaları için dua edilmiştir. Bu nedenle çocuk sahibi olmak isteyen mü’minlere şöyle dua etmeleri tavsiye edilir:
“Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller ver ve bizi muttakilere önder eyle!”[4]
Bugün de ümmetin yüz milyonlarca çocuğu var. Bunlar göz aydınlığı mıdır ümmetin? Bilemem. Ama bildiğim ve gördüğüm bir şey var ki onları şeytana ve şeytani güçlere karşı korumak adına ya dua etmiyoruz ya da dualarımız kabul görmüyor. Zira çocuklarımızın büyük bir kısmı ilahi değerlere sahip çıkma kaygısı taşıma yerine, popüler kültürün sunduğu geçici, hazza ve tüketmeye yönelik değerlere yönelmekte ve bütün enerjilerini bunlara harcama çabasındalar. Oysa onların da bizim de yaratılış gayemiz bu değildi. Şeytan ve şeytani güçler bu gayeyi unutturmak için var güçleriyle çalışmakta iken bizler Hz. Meryem’i adayan Hanne’in yakarışını ihmal edip unuttuk. Hâlbuki Hanne, sadece çocuk sahibi olmak için dua etmekle yetinmemiş Meryem doğunca onun için şöyle yakarmıştı;
“Lânetlenmiş Şeytana karşı onu ve soyunu korumanı diliyorum.”[5]
Yani çocukları eğitme ve koruma noktasında kendi çabamızın yanında ilahi gücün korumasına ve yardımına talip olmak gerekiyordu. Çünkü çocuklarımızın önündeki engeller ve tehditler insanın tek başına aşamayacağı kadar çok ve güçlüdür.
Göz aydınlığımız olan çocuklarımızın aynı zamanda bizler için birer imtihan olduklarının bilincini de diri tutmak zorundayız. Eğer onları kendi değerlerimiz doğrultusunda eğitmezsek geleceğimizin tehlike altında olacağını unutmayalım. Sanal gerçeklik dünyasında hız ve hazza endekslenen çocuklarımızın zihinleri, iman, teslimiyet, takva, adalet, kulluk, fedakârlık, diğerkâmlık, zulme karşı koyma, mazluma sahip çıkma, başkalarına yardım etme ve muhtaçlarla paylaşma gibi temel değerlerle yeniden inşa edilmelidir. Aksi halde içeriği karmaşık ve sınırı hiç olmayan kof özgürlük söylemleriyle çocuklarımız; alkol, uyuşturucu ve cinsel sapkınlıkların bataklığına sürüklenecektir. Maalesef bu sapkınlıklar “onur günü” söylemleriyle masumlaştırılıp özgürlük kılıfıyla da maskelenmektedir.
Bu konuda en büyük görev ve örneklik anne babalara düşmektedir. Muhammed Mursi’nin de dediği gibi, çocuklarımıza bizim için “onlar adamdı” diyecekleri bir örneklik sunmak durumundayız. Aksi takdirde çocuklarımız bizim değerlerimizi ve kültürümüzü geleceğe taşıyamayacaklardır.
O halde gelin tekrar duamızı yenileyelim;
“Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller ver ve bizi muttakilere önder eyle!”
[1] Saffat 37:100-101.
[2] Bkz: Al-i İmran 3:35-37
[3] Meryem 19:5-6
[4] Furkan 25:74
[5] Al-i İmran 3:36.