​Rusya Lübnan’da nüfuzunu arttırıyor

​Rusya Lübnan’da nüfuzunu arttırıyor
TT

​Rusya Lübnan’da nüfuzunu arttırıyor

​Rusya Lübnan’da nüfuzunu arttırıyor

Rusya’nın Lübnan sahasındaki son hamleleri, Beyrut’taki nüfuzunu arttırdığını ve Suriye krizine katılımının ardından ortaya çıkan politik bir etkiyle sınırlı olan önceki rolünün büyüdüğünü gözler önüne serdi.
Rus rolünün gelişmesine, Moskova’nın bölgesel sahneye katılımına ve ticaret anlaşmalarının imzalanmasına öncülük eden Rus şirketi Rosneft’in, kuzeyde petrol depolamak yönünde kazandığı ihaleye rağmen, bu rolün Beyrut’taki ABD rolüne bir alternatif olarak tanıtılması yanlış olarak görülüyor.
Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan siyasi kaynaklar, Lübnan’daki silahlanma sisteminin Batı merkezli olduğunu, Rusya’nın iki ülke arasında askeri işbirliğini geliştirmeye istekli olmasıyla birlikte bu konuda büyük bir siyasi karar gerektiren herhangi bir değişikliğin Lübnan’da mevcut olmadığını belirtti.
Lübnan, Suriye krizine doğrudan dahil olmasından bu yana Rusya için ilgi odağı oldu ve  Moskova için büyük öneme sahip bir ekonomik, politik ve güvenlik alanı haline geldi.
Kaynaklara göre, Moskova, Lübnan’daki herhangi bir gerginliğin Suriye’yi etkileyeceğini düşünüyor ve bu nedenle aralarındaki çatışmayı önlemek için Lübnan ve İsrail’le birlikte çalışıyor.
Çünkü Lübnan’da İsrail ile yaşanacak herhangi bir çatışma, Rus ordusunun bulunduğu Suriye’ye uzanacak ve İran-İsrail’in çatışmasına neden olacak. Bu da Moskova'yı istikrarı koruma yönünde tarafları baskı altına almaya itiyor.
Söz konusu kaynaklar, Rusya’nın, yerlerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine geri dönmeleri yönünde İran’ın hiçbir isteği olmadığını ve İranlıların buradaki demografik yapıyı yeniden kurduğunu idrak ettiğini de aktardı.
Lübnan ve Rusya arasındaki ilişki, hiçbir dönemde kesilmedi ancak Başbakan Saad Hariri’nin 2006’dan bu yana Moskova’ya 10 kez gerçekleştirdiği ziyaretinin ardından iki katına çıktı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, 26 Mart’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek üzere Moskova'yı ziyaret edecek.
Yerlerinden edilmiş Suriyeliler konusunu ele almak için Lübnan-Rusya Ortak Komitesi tarafından düzenlenecek görüşmelerde, enerji alanında işbirliği ve  Lübnan’ın petrol ve doğalgaz keşfetmek amacıyla açacağı yeni lisans dönemine Rus şirketlerinin katılımı, ticari ve ekonomik değişim, Lübnan gıda endüstrisinin Rusya pazarına ve çevresine tanıtılması ile turizm alanındaki işbirliği konuları ele alınacak.
Dışişleri Bakanı Cibran Basil’in Danışmanı eski Milletvekili Emel Ebu Zeyd, Lübnan’ın tek küresel kutuplu olamayacağını çıkarına olan herkesle dengeli bir şekilde iletişim kurduğunu söyledi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Ebu Zeyd, Lübnan’ın politikasının Rus eksenine kaydırdığı yönündeki iddiaları reddederek, küçük bir devlet olarak, herkesle karşılıklı saygıyı, çıkarlarını ve ilişkilerini koruduğunu dile getirdi.



Putin, devasa bir askerî geçit töreni ile İkinci Dünya Savaşı zaferini anıyor

Zafer Bayramı'ndaki askerî geçit töreni öncesinde yol boyunca ilerleyen Rus askeri araçları (Reuters)
Zafer Bayramı'ndaki askerî geçit töreni öncesinde yol boyunca ilerleyen Rus askeri araçları (Reuters)
TT

Putin, devasa bir askerî geçit töreni ile İkinci Dünya Savaşı zaferini anıyor

Zafer Bayramı'ndaki askerî geçit töreni öncesinde yol boyunca ilerleyen Rus askeri araçları (Reuters)
Zafer Bayramı'ndaki askerî geçit töreni öncesinde yol boyunca ilerleyen Rus askeri araçları (Reuters)

Rusya, Sovyetler Birliği'nin 1945 yılında Adolf Hitler Almanya'sına karşı kazandığı zaferi bugün (Perşembe) Ukrayna'da savaşın başlamasından bu yana üçüncü kez düzenlenecek geleneksel askerî geçit töreniyle anacak.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Kızıl Meydan'da yapacağı konuşmada, ülkesinin komşu Ukrayna'yı işgalini gerekçelendirmesi bekleniyor.

Basında çıkan haberlere göre geçit törenine katılacak 9 bin kişi arasında son aylarda Ukrayna'da savaşan askerler de yer alacak. Alman haber ajansı DPA ise törenlerde son iki yılda iptal edilen hava gösterisinin de yapılacağını belirtti.

Önceki yıllarda olduğu gibi Batılı devlet başkanları ve başbakanlardan askerî geçit töreni ve büyük silah gösterisine katılım olmayacak.

Kremlin'den yapılan açıklamaya göre eski Sovyet cumhuriyetleri Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan'ın yanı sıra Küba, Laos ve Gine-Bissau devlet başkanlarının törene katılması bekleniyor.

Rusya'nın birçok bölgesinde İkinci Dünya Savaşı zafer törenleri güvenlik gerekçesiyle iptal edildi. Örneğin, Ukrayna sınırında bulunan ve sık sık ateş altında kalan Bryansk ve Kursk bölgelerinde büyük kutlamalar yapılmayacak.  

Zafer Geçit Töreninin ardından İkinci Dünya Savaşı gazilerinin büyük portrelerinin sokaklarda taşındığı geleneksel "Ölümsüz Alay" yürüyüşü de Rusya genelinde iptal edildi.


Tacikistan'da, Moskova'daki terör saldırısıyla ilgili 9 kişi gözaltına alındı

25 yaşındaki Fariduni Şemseddin (AP)
25 yaşındaki Fariduni Şemseddin (AP)
TT

Tacikistan'da, Moskova'daki terör saldırısıyla ilgili 9 kişi gözaltına alındı

25 yaşındaki Fariduni Şemseddin (AP)
25 yaşındaki Fariduni Şemseddin (AP)

Tacikistan'da, Rusya'nın başkenti Moskova'daki "Crocus City Hall" adlı konser salonuna düzenlenen terör saldırısıyla ilgili ve 9 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.

Tacik basınının emniyet birimlerine dayandırdığı haberde, Tacik istihbarat görevlilerince, 22 Mart'ta Moskova'daki konser salonuna düzenlenen terör saldırısıyla ilgili, ülkenin Vahdat şehrinde oturan 9 kişinin gözaltına alındığı kaydedilirken, bu kişilerin ayrıca DEAŞ terör örgütüyle bağlantılı olduğu iddia edildi.

Ülke basını ayrıca Tacikistan emniyet görevlilerinin, saldırının ardından yakalanan 4 Tacik vatandaşının ülkedeki yakınlarını Rus meslektaşlarıyla sorguladığını yazdı.

- Moskova'daki terör saldırısı

Rusya'nın başkenti Moskova'da "Crocus City Hall" konser salonunda 22 Mart akşamı silahlı kişilerce terör saldırısı düzenlenmişti.

Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, saldırganların otomatik silahlarla salonda rastgele ateş açması yer almıştı.

Terör saldırısında yaşamını yitirenlerin sayısı son olarak 144 olarak güncellenmişti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, saldırıyı düzenleyen 4 teröristin de aralarında bulunduğu 11 kişinin yakalandığını bildirmişti.

Moskova'daki Basmanniy Bölge Mahkemesinde hakim karşısına çıkarılan şüphelilerden 8'i tutuklanmıştı.


Putinizm Batı'nın korktuğu gibi kalıcı bir tehdide dönüşür mü?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'nın merkezindeki Kremlin Duvarı önünde düzenlenen miting sırasında konuşma yaparken (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'nın merkezindeki Kremlin Duvarı önünde düzenlenen miting sırasında konuşma yaparken (AFP)
TT

Putinizm Batı'nın korktuğu gibi kalıcı bir tehdide dönüşür mü?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'nın merkezindeki Kremlin Duvarı önünde düzenlenen miting sırasında konuşma yaparken (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'nın merkezindeki Kremlin Duvarı önünde düzenlenen miting sırasında konuşma yaparken (AFP)

İnci Mecdi

Önümüzdeki yıllarda Rusya'nın siyasi hayatı ‘yeni Putinizm’ tarafından şekillendirilecek gibi görünüyor. Peki, Batı bunun karşısında nasıl bir tutum sergileyecek?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu ayın başlarında yapılan başkanlık seçimlerini oyların yüzde 87,2’sini alarak kazandı. Putin’in muhalifleri, baskılar ve kısıtlayıcı genel atmosfer nedeniyle seçim arenasından uzak dururken, anketler Putin’in ‘büyük bir halk desteğine’ sahip olduğunu gösterdi.

Almanya merkezli istatistik şirketi Statista'nın yayınladığı son verilere göre Putin'in popülaritesi geçtiğimiz şubat ayında yüzde 86'ya ulaştı. Aynı veriler, 10 Rus'tan 8’inin Putin’i desteklediğini gösterirken rakamlar, Putin’in popülaritesinin Ukrayna savaşı öncesine kıyasla arttığını ortaya koydu.

Batı'nın Rusya'ya hem Ukrayna'daki savaşa, hem de öncesinde 2008 yılında Gürcistan’daki savaşa ve 2014 yılında Kırım Yarımadası'nı ve Sivastopol şehrini ilhakına yanıt olarak uyguladığı yaptırımlara rağmen Putin’e birinci başkanlık döneminin başladığı 2000 yılından bu yana verilen en yüksek destek oranı yaklaşık yüzde 88 olarak kayıtlara geçti. Rus halkının Putin’e verdiği destek oranı sonraki yıllarda da yüksek olarak devam etti.

Şu an 71 yaşında olan Putin, 2030 yılına kadar iktidarda kalacağı yeni başkanlık dönemine başladı. Bunun yanında Putin, 2020 yılında yapılan anayasa değişikliğine göre 2036 yılına kadar iktidarda kalabilecek.

Doğal olarak birçok kişi, otuz yılı aşkın bir süre iktidarda kaldıktan sonra Putin'in yerini kimin alacağını merak ediyor? Ancak bu soru, özellikle gözlemcilerin ‘Putinizm’ olarak tanımladığı sürecin devam etmesi çerçevesinde Rusya’nın Putin'den sonra nasıl bir rejim olabileceği gibi daha acil cevap bulunması gereken sorulardan kaynaklanıyor. Peki Rusya, Batı'nın sonsuza dek mücadele etmesini gerektirecek şekilde Doğu'dan gelen tehdit olarak kalmaya devam edecek mi?

Putinizm kalıcı

Gözlemciler, Rus liderin yirmi yılı aşkın süredir devam eden iktidarı boyunca, kendisi iktidardan ayrıldıktan sonra da kalıcı olacak bir rejim kurduğunda hemfikirler ve bu rejime ‘Putinizm’ adını verdiler.

Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) araştırmacılarına göre Putin, Rusya'nın büyüklüğü, istisnacılığı ve Batı'ya karşı tarihi mücadelesi sayesinde güçlenen emperyal bir ulus devlet fikrini destekleyen 'Putinizm' ideolojisini kurdu.

CSIS tarafından geçtiğimiz yıl eylül ayında yayınlanan "Putinizmin İdeolojisi: Sürdürülebilir mi?" başlıklı araştırmada Putin'in ideolojisinin temel dayanağını oluşturan devlet doktrininin, güçlü, istikrarlı bir devlete saygı duyma ve Rusların Rus olmasına izin verme temeline dayandığını ve bu devletin istisnacılık ve geleneksel değerlere bağlı olduğu belirtildi.

Araştırmaya göre bir diğer temel dayanak ise Batı karşıtlığı ve bu dayanak Rusya'nın istisnacılığıyla birleştiğinde; Rusya merkezli çok kültürlülüğü, geleneksel aileyi ve cinsiyet rollerini koruyan, materyalizme ve bireyciliğe karşı bekçilik yapan büyük bir güç ve medeniyet devleti olarak Rusya'nın ‘mesihçi fikrini’ teşvik ediyor.

Bu ideoloji, felsefi metinlerde açıkça ifade edilmese de çoğu zaman atıflar, semboller ve popüler kültür tarafından özümsenir. Bu durum daha az eğitimli insanlar için esnek ve benimsenmesinin kolay hale gelmesini sağlar.

Araştırma, Putin'in ideolojisinin esnekliğinin ve yaydığı anlatıların basitliğinin ‘yakın bir gelecekte yok olmayacağını, hatta Ruslar arasında daha da yerleşebileceğini’ öne sürüyor. Bu da Putin, ister yaşlılığa bağlı olarak isterse askeri darbe nedeniyle iktidardan uzaklaşsa bile, Putinizmin devam edeceği anlamına geliyor. Gözlemciler ayrıca Rusya'nın siyaset ve ekonomi çevrelerindeki seçkinlerinin ‘iktidarın Putin'den, Putin'e benzeyen başka bir kişiye devredilmesini’ sağlayacaklarını düşünüyor.

Moskova Ekonomik ve Sosyal Bilimler Yüksekokulu öğretim görevlisi Nikita Shavin, yaptığı değerlendirmede “Bir rejim için daha gerçekçi ve dolayısıyla tehlikeli olan, rejimi içeriden kurtarma ve normalleştirme girişimleridir” ifadelerini kullandı.‘Putin'siz Putinizm' gibi bir senaryo, yalnızca söz konusu seçkinler için değil, aynı zamanda son yıllardaki ekonomik başarılardan büyük ölçüde memnun olan Rus nüfusunun büyük bir kesimi için de çekici görünebilir. Putin yönetimi askeri başarısızlıklarını baskılayıcı ve istikrarsızlaştırıcı histerik tutumlarla ve irrasyonel ekonomik davranışlarla telafi etmeye çalışırken, böyle bir alternatife olan talepte doğal olarak artış oldu.

Putinizmin Putin olmadan da devam edeceği tahmin edilirken ‘Bu, Rusya’nın NATO'nun doğu kanadına yönelik tehdidinin devam ettiği anlamına mı geliyor?’ sorusu halen cevap bekliyor.

Orta ve Doğu Avrupa yıllarca, Rusya’nın zayıf olduğu 1990'lı yıllarda bile Rusya'nın gölgesinde yaşadı. Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ın NATO'ya üye olmasına karşı çıkmadı. Rusya'ya dair korku, tarihten gelen bir travmadan ve onlarca yıllık hakimiyetin ve sert siyasi, askeri ve ekonomik tutumların bıraktığı izden kaynaklanıyordu. Ardından, Gürcistan ve Ukrayna'da olduğu gibi komşularına karşı ya korkutarak ya da doğrudan ordusunu kullanarak baskı uygulayan saldırgan eylemlere başlayan Putin dönemi geldi. Gözlemcilere göre bu dönem, ulusal emperyalist devlet fikrini kanıtlamada Putinizmin temel direklerinden biriydi.

Üç jeostratejik hedef

Avrupa Politika Analizi Merkezi’nin (CEPA) geçtiğimiz şubat ayında ev sahipliğini yaptığı sempozyumda, araştırmacılar, Rusya'nın üç jeostratejik hedefe kalıcı olarak bağlı göründüğünün altını çizdiler. Araştırmacılara göre bu üç jeostratejik hedeften ilki, eski Rus İmparatorluğu üzerindeki bölgesel, siyasi, ekonomik ve askeri hakimiyet. İkincisi, Batılı güçlerin Rusya’nın bu hegemonyasını engelleyen kurumlarını ve yapılarını (bu ister askeri uyum olsun ister Avrupa projesinin, Kuzey Atlantik projesinin ve NATO'nun bütünlüğü olsun, ister ekonomik güç yapıları olsun) zayıflatmaktır. Çünkü Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar etkili oluyor ve Rus politikasını engelliyor. Üçüncüsü ise içerideki baskıcı ortamın uluslararası çatışmayla birleşmesi. Kremlin bu sayede uluslararası ve jeopolitik çatışmayı, iç siyasi ve ekonomik hegemonyayı dayatmak ve aynı zamanda esasen tüm Rus sistemini silahlandırmak için kullanabiliyor.

ABD'nin Virginia eyaletindeki Regent Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Robert F. Schwarzwalder, Putinizmin seçkinlerden oluşan devlete, hükümete ve toplumsal yaşamın tüm yönlerine ‘milletin genel gerçekliği’ olarak baktığını söylerken, Putinizmi, Nazizme ve Marksizme benzetti. Hem Nazizm hem de Marksizm aileyi, kiliseyi, orduyu, ekonomiyi ve diğer her alanı kontrol ediyordu. Schwarzwalder’e göre Putin de Rusya'yı, tüm ulusun kendi ideolojisine karşı çıkmadan hareket ettiği bir varlık olarak görüyor.

Schwarzwalder, Putin’in bir Ortodoks Hıristiyan olmasına rağmen gerçek inancının, Rusya'nın benzersiz bir dini ve siyasi varlık olduğuna dair belirsiz bir inanca dayandığını söyledi. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre daha önce de bir araştırmacı Putin ile ilgili “Rus halkının kimliğine ve yüzyıllar boyunca değişmeyen değerlerine inanıyor” diye yazmıştı. Bu daha çok vatanseverliğin ötesinde, anavatan Rusya’nın uluslar topluluğu arasındaki benzersizliğini ve üstünlüğünü vurgulayan kibirli bir milliyetçilik. Bu aynı zamanda Putin'in barışçıl bir komşuya yönelik haksız, kanlı saldırıyı neden meşrulaştırabildiğini de açıklıyor. Zira Rus halkının tek devlet çatısı altında bir araya gelmesi, isteseler de istemeseler de bir ananın dağılan evlatlarını bir araya getirme meselesidir.

Schwarzwalder ve diğer araştırmacılar, Rusya'nın ‘başa bela olmaya devam edeceğine’ inanıyor ve bu yüzden sakin ve kararlı bir şekilde “ABD ve müttefikleri savunmalarını güçlendirmeli” diyorlar. Schwarzwalder ve diğer araştırmacılara göre ABD ve müttefiklerinin aynı zamanda Putin'e (ve ondan sonra gelecek olanlara) Rusya'nın başka bir ülkeye yapacağı herhangi saldırının ‘rejiminin toparlanmakta zorlanacağı bir darbeyle karşılanacağını’ öğretmeleri de gerekiyor.

CEPA ve Tufts Üniversitesi'nden Pavel Luzhin, Rusya'nın yenilgiden kaçamayacağını belirterek, “Çünkü bu, Rusya-Ukrayna savaşı meselesi değil, Avrupa ülkelerinin, ABD’nin, demokrasinin ve dünyanın güvenliği meselesi” değerlendirmesinde bulundu.

King's College London'da (KCL) öğretim görevlisi ve Washington merkezli Quincy Enstitüsü'nde Avrasya Programı direktörü olan Anatole Levin, Ukrayna'da devam eden savaşa rağmen, NATO ile Rusya'nın istenmeyen bir çatışma sonucu savaşa girme riskinin arttığını düşünüyor. Levin’e göre Rusya, daha doğrusu Putinizm, Avrupa Birliği'ne (AB) ve NATO'ya geniş çaplı bir saldırı başlatma niyetinde olmadığından Avrupa için ciddi bir tehdit oluşturmuyor. Putin, son olarak ABD'li televizyon sunucusu Tucker Carlson'a verdiği röportajda, NATO Rusya'ya saldırmadığı sürece Rusya'nın da NATO'ya saldırmayacağını birkaç kez vurguladı.

Putinizm tehlikesini abartmak

Putin'in açıklamalarının doğruluğunun en azından nesnel olmak üzere bir dizi nedeni olduğunu düşünen Levin’e göre Rusya’nın, sanılandan ve Putin'in savaş öncesinde tahmin ettiğinden çok daha zayıf bir askeri güç olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Ukrayna'daki savaşı hızlı bir şekilde çözememesinin yanı sıra, Rus ordusunun mevcut ilerleme ve elde edilen başarılara rağmen 2022 yılı boyunca kayıplar vermesi ve Ukrayna’nın Rus Donanması’nın Karadeniz Filosuna ağır darbe indirmesi bunu net bir şekilde ortaya koydu. Putin'in nükleer silah kullanma tehditleri ABD ve NATO'yu Ukrayna'ya doğrudan müdahale etmekten caydırmayı amaçlasa da Rus hükümeti, NATO'ya karşı hamleleri konusunda NATO’nun Kiev'e sağladığı muazzam yardıma rağmen şimdiye kadar oldukça temkinli davrandı.

Rusya'nın Batı'nın düşündüğü gibi bir tehdit olmadığını düşünen Levin, bu düşüncesini şu sözlerle teyit etti:

“NATO'nun genişlemesi konusu ilk kez 1990'lı yılların ortalarında gündeme geldi. Rus yetkililer, gazeteciler ve dış politikanın öncüleri bana Doğu Avrupa'yı ve hatta Baltık ülkelerini pek umursamadıklarını söylediler. Korkuları şey, NATO'nun nasıl bir tutum sergileyeceğini bilememesi ve Ukrayna’yı tamamen ele geçirmekle tehdit etmesi durumunda Rusya ile savaşmak zorunda kalacak olmasıydı.”

İngiliz profesör, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçtiğimiz otuz yıl içinde hiçbir Rus kurumu bana Moskova'nın Polonya'ya saldırabileceğini söylemedi. Baltık ülkeleriyle ilgili olarak konunun gündeme getirildiği tek zaman, Litvanya'nın Rusya'nın Kaliningrad bölgesini ablukaya aldığı dönemdi.”

Levin, bu yüzden Rusya’ya yalnızca askeri bir perspektiften bakmak yerine Putin'in barış görüşmeleri ve itidalli, bilgece, Avrupa’nın ​​çıkarına ve gerçekçi diplomasi önerisinin kabul edilmesini savunuyor.

“Neoputinizm”

Öte yandan Nikita Shavin, önümüzdeki yıllarda Rus siyaset sahnesini şekillendirecek olan ‘neoputinizm’ ya da ‘neo-Putinizm’den bahsetti. Shavin’e göre Rus oligarkları, devlet bürokratlarını ve savaştan ve ekonomik zorluklardan bıkan ama aynı zamanda radikal değişime hazır olmayan vatandaşları birleştirmeyi başaran neo-Putinizm, Putin'in iktidarına yönelik en ciddi iç tehditlerden birini oluşturuyor.

Neo-Putinizmin savaşı sona erdirmek ve iktidarı değiştirmek için itici güç olma potansiyeline sahip olduğunu söyleyen Shavin, bunun işaret ettiği belirsizliğe rağmen Putin’in iktidarını baltaladığını ve onu içeriden böldüğünü belirtti. Shavin’e göre Ukrayna savaşı devam ederken neo-Putinizm giderek daha fazla savaş karşıtı bir tutum sergilemeye başlayacak ve diğer savaş karşıtı güçlerle ortak zemin arayışına girecek. Neo-Putinizmin o an için doğal bir müttefik olacağını vurgulayan Shavin, “Neo-Putinizm, diğer savaş karşıtı güçlerle birleşerek ideolojik bir biçim alabilir ve Putin iktidarına uygun bir alternatif haline gelebilir” değerlendirmesinde bulundu.

*Bu makale Şarku’ Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Ukrayna gece yarısı Kırım'a yoğun füze saldırısı düzenlerken Rusya'da Kiev'e füze saldırısı düzenledi

Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)
Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Ukrayna gece yarısı Kırım'a yoğun füze saldırısı düzenlerken Rusya'da Kiev'e füze saldırısı düzenledi

Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)
Rus saldırıları nedeniyle Kiev semalarında dumanlar yükseliyor (Reuters)

Ukrayna ordusunun, Rusya’nın yasa dışı ilhak ettiği Kırım Yarımadası’na yoğun saldırıda bulunurken, Rus ordusunun, Ukrayna'nın başkenti Kiev'e seyir füzeleriyle saldırı düzenlediği bildirildi.

Kiev Şehri Askeri İdaresi Başkanı Sergey Popko, sosyal paylaşım hesabından yaptığı açıklamada, Rus ordusunun bu sabah Kiev'e gerçekleştirdiği saldırıda "Tu-95MS" tipi stratejik bombardıman uçaklarından "X-101", "X-555" ile "X-55" tipi seyir füzelerini kullandığını duyurdu.

Popko, hava savunma kuvvetlerince 10'a yakın füzenin imha edildiği bilgisini paylaştı.

Son dört günde Kiev'e yönelik 3. füze saldırısının düzenlendiğine dikkati çeken Popko, "İlk verilere göre başkentte herhangi bir can kaybı veya hasar yaşanmadı." ifadesini kullandı.

Kiev Belediye Başkanı Vitaliy Kliçko da Rus güçlerince kente düzenlenen saldırı nedeniyle patlama seslerinin duyulduğunu bildirdi.

Hava savunma sistemlerinin çalıştığını belirten Kliçko, havada imha edilen füzelerin parçalarının Desnyan semtindeki ormanlık alana düştüğünü kaydetti.

Ukrayna basınına göre ülkenin Lviv kentinde de patlama sesleri duyuldu.

- "Kırım bizim, birlikte zafere"

Rusya'nın yasa dışı ilhak ettiği Kırım Yarımadası'nda da gece saatlerinde güçlü patlamaların olduğu bildirildi.

Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanı Nikolay Oleşçuk, patlamaların ardından sosyal paylaşım hesabından yaptığı açıklamada, "Gökyüzü ve deniz aynı renk. Başarılı savaş faaliyetlerinden dolayı pilotlara ve denizcilere teşekkürler. Kırım bizim, birlikte zafere." ifadelerini kullandı.

- Kırım'daki saldırı

Sözde Sivastopol Valisi Mihail Razvojayev, gece saatlerinde sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Ukrayna ordusunun kente saldırı düzenlediğini bildirmişti.

Rus ordusunun 10'dan fazla Ukrayna roketini havada imha ettiğini kaydeden Razvojayev, bir çocuk ile bir kadının yaralandığını duyurmuştu.

Havadan düşen parçaların şehrin farklı noktalarına isabet ederek zarar verdiğini bildiren Razvojayev, "Sivastopol ve Güney koylarında dumanlar yükseliyor." ifadesini kullanmıştı.

Ayrıca Kırım Köprüsü’nün bir süreliğine kapatıldığı açıklanmıştı.


Rusya Savunma Bakanı: Seçimler sırasında Ukrayna’ya ait 419 SİHA ve 67 füze düşürdük

Vladimir Putin, devlet başkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 87,8’ini kazandı (AFP)
Vladimir Putin, devlet başkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 87,8’ini kazandı (AFP)
TT

Rusya Savunma Bakanı: Seçimler sırasında Ukrayna’ya ait 419 SİHA ve 67 füze düşürdük

Vladimir Putin, devlet başkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 87,8’ini kazandı (AFP)
Vladimir Putin, devlet başkanlığı seçimlerinde oyların yüzde 87,8’ini kazandı (AFP)

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, geçtiğimiz günlerde düzenlenen devlet başkanlığı seçimleri sırasında, Ukrayna’ya ait 419 silahlı insansız hava aracı (SİHA) ve 67 füzenin düşürüldüğünü bildirdi.

Devlet Başkanı Vladimir Putin, seçimlerde oyların yaklaşık yüzde 90’ını alarak beşinci kez Rusya’nın devlet başkanı oldu.

Putin’in elde ettiği oy, 1990’larda Sovyet döneminin sona ermesinden bu yana benzeri görülmemiş bir oran.


Boru hattı diplomasisi Rusya'nın Batı Balkanlar'daki etkisini azaltabilir mi?

Fotoğraf/AA - Görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur
Fotoğraf/AA - Görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur
TT

Boru hattı diplomasisi Rusya'nın Batı Balkanlar'daki etkisini azaltabilir mi?

Fotoğraf/AA - Görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur
Fotoğraf/AA - Görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur

İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi Dr. Öğretim Üyesi İdlir Lika, Hırvatistan-Bosna Hersek arasında inşa edilecek Güney Ara Bağlantı Doğal Gaz Boru Hattı'na dair tartışmaları AA Analiz için kaleme aldı.

***

Hırvatistan ve Bosna Hersek arasındaki Güney Ara Bağlantı Doğal Gaz Boru Hattı'nın inşasına ilişkin tartışmalar, 2024 yılının başında Bosna Hersek'te yeni siyasi gündem maddesi haline geldi. Söz konusu proje, hem Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hem de Avrupa Birliği (AB) tarafından güçlü bir şekilde destekleniyor ve inşa fikri Rusya'nın Ukrayna üzerinden Balkanlar'a gaz sevkiyatını kestiği en az 2009 yılından bu yana gündemde. Ancak Kremlin'in Şubat 2022'de Ukrayna'ya yönelik geniş çaplı saldırısı projeye büyük bir aciliyet kazandırdı. Batılı güçler, Güney Ara Bağlantı Boru Hattı'nı destekleyerek Bosna Hersek'in Rus gazına olan mevcut toplam bağımlılığını azaltmayı hedefliyor. Moskova bölgedeki varlığını, kırılgan ve derin bir şekilde bölünmüş bu Balkan ülkesini istikrarsızlaştırmak ve dikkatleri bir şekilde Ukrayna'ya yönelik acımasız saldırısından başka yöne çekmek için kullanabilir. Bununla birlikte boru hattının inşası yerel ve bölgesel engellerle karşı karşıya ve oyunbozanlar geçen iki ay boyunca özellikle ABD'nin öfkesini çekerek manşetlere çıktılar.

- Oyunbozan olarak Hırvatistan ve Bosnalı Hırvatlar

Ülke içinde oyunbozan, Bosna Hersek'teki ana etnik Hırvat partisi Hırvat Demokrat Birliği (HDZ BiH) ve lideri Dragan Covic'tir. Parti, Aralık 2021'de Bosna Hersek'in iki kurucu özerk biriminden biri olan Boşnak-Hırvat Federasyonu parlamentosunun alt kanadında boru hattı inşasına ilişkin mevzuatı onaylamasına rağmen, aynı şeyi parlamentonun üst kanadında yapmayı reddederek projenin tamamını bugüne kadar bloke etti. Bölgesel olarak ise asıl oyun bozucu, Bosnalı Hırvatların hamisi Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkovic'in iktidardaki HDZ Partisi. Hırvatistan gibi hem NATO hem de AB üyesi bir ülkenin, ABD ve AB'nin güçlü bir şekilde desteklediği bir doğal gaz boru hattı projesini fiilen engellemesi aslında şaşırtıcı değil. Zagreb ve Belgrad, Bosna Hersek'in toprak bütünlüğüne devlet düzeyinde bağlı değiller ve bu nedenle enerji arzının çeşitlendirilmesi sürecinin, ülkenin devletine gerçekten bağlı tek etnik grubu olan Bosnalı Müslümanlar tarafından yönetilmesini istemiyorlar.

Doğal gaz boru hattının, büyük ölçüde Bosnalı Müslümanlar tarafından kontrol edilen ve personel istihdam eden Federasyona ait mevcut BH Gas şirketi tarafından işletilmesi planlanıyor. HDZ BiH'in mevzuatın önündeki engeli kaldırmak için öne sürdüğü koşul, hattın etnik olarak karışık Hersek Neretva kantonunun idari merkezi olan güneydeki Mostar kentinde Bosnalı Hırvatlar tarafından yönetilen yeni bir iletim sistemi operatörü şirketi tarafından işletilmesidir.

Bu durum kısa bir süre önce üst düzey ABD'li yetkililerin tepkisini çekti ve yetkililer Covic'i sert bir dille kınayarak ABD'nin boru hattı projesine verdiği önemin altını çizdiler. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ocak 2024'te Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Elmedin Konakovic ve Hırvatistan Dışişleri Bakanı Gordan Grlic Radman'a gönderdiği mektupta, Covic'in gerekçelerini "bariz yolsuzluk ve kendi kendine pazarlık" olarak nitelendirerek [1] kendisine ve dolaylı olarak Hırvatistan'a bu konudaki engellemelere son vermeleri için baskı yaptı. Aynı şekilde, 2 Şubat 2024'te Saraybosna Üniversitesinde yaptığı bir konuşmada [2], 1995 Dayton Anlaşması'nın hazırlanmasında yer alan önde gelen ABD'li hukukçulardan biri olan ve kısa süre önce atanan ABD Dışişleri Bakanı'nın Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Yardımcısı James O'Brien, Dragan Covic'in boru hattını işletmek için yeni bir şirket kurma şartının yalnızca "kendi siyasi ve mali çıkarı için" olduğunu savundu. O'Brien bu şartı "kamu yararına aykırı bir şüphecilik" olarak nitelendirerek şu sonuca vardı: "Sorun Dayton değil; sorun ülkenin siyasi liderleridir."

- Doğal gaz boru hattı amacına hizmet edecek mi?

Her ne olursa olsun, Bosna Hersek'in etnik seçkinleri arasında boru hattı projesi gibi ekonomik ve jeopolitik açıdan yüklü bir konuda son zamanlarda yaşanan siyasi çekişme, günlük yaşamın en temel hizmetlerinin bile -hastaneler, okullar, itfaiye, çöp toplama hizmetleri ve benzeri- etnik hatlar boyunca derin bir şekilde bölündüğü bir ülkede [3] hiç de şaşırtıcı olmamalıdır. Batı'nın Hırvatistan ve Bosnalı Hırvatlara uyguladığı baskı ve verdiği güvenceler muhtemelen engellemelerine son vermelerini sağlayacaktır. Ancak tüm bunlar yine de şu soruyu akıllara getiriyor: Güney Ara Bağlantı Doğal Gaz Boru Hattı'nın önündeki engel kaldırılsa ve nihayetinde inşa edilse bile, bu gerçekten Moskova'nın Bosna Hersek'teki ve daha geniş anlamda Batı Balkanlar'daki etkisini azaltmaya hizmet edecek mi?

Bu kesinlikle olumlu bir adım olacaktır ancak bunun yine de meselenin özünü ele almadığına inanıyorum. Rusya'nın Bosna Hersek ve Batı Balkanlar üzerindeki etkisi ve buralarda sorun yaratma potansiyeli, Moskova'nın enerji kaynaklarını bir silah gibi kullanmasından ya da bölgedeki Rus müşteri varlığına [4] muhtemelen en yakın şeyi oluşturan Sırp Cumhuriyeti ile olan özel ilişkisinden kaynaklanmıyor. Moskova'nın bölge üzerindeki etkisi daha ziyade Kosova'nın bağımsızlığının tanınmasını engellemesinden kaynaklanıyor. Bu aynı zamanda bölgedeki Sırp ve Rus çıkarlarını birleştiren ve Belgrad'ın Kosova, Bosna Hersek, Karadağ ve hatta Kuzey Makedonya'da istikrarsızlığı sürdürmesine olanak sağlayan en önemli bağdır. Bu nedenle, bölgesel istikrarsızlığı tetikleyecek herhangi bir açılımın önünü kesmek için, burada tartışılan Güney Ara Bağlantı Boru Hattı gibi bölgenin Rus gazına olan enerji bağımlılığını azaltma planlarının yanı sıra, bence daha önemlisi Kosova'yı NATO üyesi bir ülke haline getirmek gerekiyor. Bunun için NATO'nun, Kosova'yı tanımayan dört ülkesi olan Yunanistan, Romanya, Slovakya ve İspanya'ya bu konudaki engellemelerine son vermeleri için baskı yapması gerekiyor. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı geniş çaplı savaşın ortasında, bu pratik eylem tarzını görmezden gelmek pahalıya mal olabilir.

[1] https://www.reuters.com/world/us/blinken-urges-bosnia-mps-push-through-law-build-gas-pipeline-with-croatia-media-2024-01-18/

[2] https://ba.usembassy.gov/challenges-and-opportunity-assistant-secretary-james-obrien-speech-at-university-of-sarajevo/

[3] https://www.nytimes.com/2018/11/19/world/europe/mostar-bosnia-ethnic-divisions-nationalism.html

[4] https://yalebooks.yale.edu/book/9780300219135/rival-power/

[Dr. İdlir Lika, İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.


Putin: Ukrayna’daki savaşın gidişatı Rusya için bir ölüm kalım meselesi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
TT

Putin: Ukrayna’daki savaşın gidişatı Rusya için bir ölüm kalım meselesi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’daki savaş cephesinde yaşanan gelişmelerin, Rusya için bir kader ve bir ölüm kalım meselesi olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Kremlin, 24 Şubat 2022’de Ukrayna işgalinin başlamasından bu yana, çoğu işgale kayıtsız kalan halk arasında vatansever duyguları harekete geçirmek amacıyla, söz konusu askeri operasyonu ‘Rusya’nın hayatta kalması için gerekli bir savaş’ olarak nitelendirdi.

Putin, Rus devlet kanalı Rossiya-1’de program sunucusu Pavel Zarubin’a yaptığı açıklamada, geçtiğimiz günlerde ABD’li televizyoncu Tucker Carlson’a verdiği röportajla değinerek iunları söyledi;

“Bizim ve yurt dışındaki izleyicilerin, Ukrayna’da olup biten her şeyin ülkemiz için ne kadar hassas ve önemli olduğunu, düşünce şeklimizi, devletimizi anlamaları önemli. Onlar için bu taktiksel konumlarına yönelik bir gelişmeyken, bizim için bu bir kader, bir ölüm kalım meselesi.”

Putin’in Carlson’a verdiği röportajda, Rusya’nın tarihi hakkında uzun uzun konuşması ve sürekli olarak Ukrayna devletinin statüsünü sorgulaması Kiev’i ve Batı’yı kızdırdı.

Röportajda Rus tarihiyle ilgili kapsamlı konuşması sorulduğunda ise Putin şunları söyledi;

“Batılı izleyici için bu kolay olmadı, hatta ABD’liler için hiç kolay olmadı. ABD’nin tarihi 300 yıldan fazla bir süre önce başladı, ancak ben konuşmama 862 yılından başladım. Bu yüzden ABD’li izleyicilerin bunu anlaması kolay olmadı.”


Kremlin, Ukrayna’yı St. Petersburg yakınlarındaki bir gaz terminaline saldırmakla suçladı

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov (Reuters)
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov (Reuters)
TT

Kremlin, Ukrayna’yı St. Petersburg yakınlarındaki bir gaz terminaline saldırmakla suçladı

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov (Reuters)
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov (Reuters)

Kremlin, Ukrayna’yı hafta sonu Baltık’taki Ust-Luga limanındaki bir gaz terminaline saldırıp orada büyük bir yangına neden olmakla suçladı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov bugün düzenlediği basın toplantısında saldırıyla ilgili gelen bir soruya, “Kiev rejimi acımasız yüzünü göstermeye devam ediyor. Sivil altyapıyı vuruyorlar” diyerek yanıt verdi.

Peskov ayrıca Kiev’i, dün Ukrayna’nın doğusunda yer alan, Moskova kontrolündeki Donetsk şehrine yönelik saldırı düzenlemekle suçladı ve 27 kişinin ölümüne yol açan saldırıyı ‘barbarca bir terör eylemi’ olarak nitelendirerek kınadı.

Rusya’nın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatçısı Novatek’e ait, Ust-Luga limanındaki bir gaz terminaline, Pazar günü sabaha karşı büyük bir yangın çıktı.

Şirket tarafından yapılan açıklamada, “Ön bilgilere göre yangına bir dış faktör neden oldu. Çalışanların hayatları ve sağlığına yönelik bir tehdit yok” denildi.

RIA Novosti’ye göre, sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, 100 metreküp kapasiteli bir tankın alev aldığı ve dumanların yükseldiği görüldü.


Putin’den kadınların Rusya’daki iş gücünün önemine vurgu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. (AFP)
TT

Putin’den kadınların Rusya’daki iş gücünün önemine vurgu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün, Ukrayna’daki savaş kapsamında binlerce askerin orduya çağrılması sonucunda daha da kötüleşen büyük iş gücü açığını azaltmak için geleneksel olarak erkek meslekleri olan alanlarda daha fazla kadının çalıştırılmasının önemini vurgulayarak bunun teşvik edilmesini istedi.

Rusya, doğum oranındaki sürekli düşüş nedeniyle yıllardır iş gücünün azalmasından dolayı sıkıntı çekiyor. Bu durum, Ukrayna’da devam eden savaş sonucunda daha da kötüye gitti. Zira yüz binlerce erkeğin savaş için seferber edilmesi onları iş gücü piyasasından uzaklaştırırken, daha eğitimli olanların çoğunun ise ülkeden kaçmasına neden oldu.

Rusya Devlet Başkanı “Kadınlar, Rusya için büyük bir iş gücü rezervi oluşturuyor. Henüz yer almadıkları sektörlerde de potansiyellerini sonuna kadar keşfetmeliler” ifadelerini kullandı. Hava kuvvetlerine katılmak amacıyla eğitim gören kadınlara övgüde bulunan Putin sözlerini şöyle sürdürdü:

.

“Havacılık okullarında kadınlar zaten savaş uçağı kullanıyor. Savunma Bakanı, bu mesleğin tamamen erkeksi görünmesine rağmen, kadınların görevlerini zekice yerine getirdiklerini bildirdi. Bugün tüm sınırlar silinmiştir.”

 

Geleneksel değerleri her zaman savunduğunu söyleyen Rusya Devlet Başkanı, ‘sağlıkla, fiziksel yapıyla ve bazen de aileyle ilgili bazı kısıtlamaların’ olduğuna dikkat çekti. Bunun ‘uzun görevlerde çocuklar kiminle kalacak?’ gibi soruları ortaya çıkardığını kaydetti.

Putin bu sorunların çözülebileceğini vurgulayarak kadınların çalışmasına yönelik kısıtlamaların kaldırılmasının gerekliliğine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Putin söz konusu açıklamaları, seçimlerde en az 2030 yılına kadar Kremlin’de kalmasını sağlayacak yeni bir başkanlık dönemi kazanmak için başlattığı kampanyadan birkaç gün sonra yaptı.


Kremlin, ABD’nin el konulan Rus varlıklarını Ukrayna’ya devretme kararını kınadı

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov (DPA)
Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov (DPA)
TT

Kremlin, ABD’nin el konulan Rus varlıklarını Ukrayna’ya devretme kararını kınadı

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov (DPA)
Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov (DPA)

Kremlin, ABD’nin, yaptırımların hedef aldığı Rus oligarklara ait olan ve el konulan 5,4 milyon dolar değerindeki dondurulmuş Rus varlıklarını Ukrayna’ya devretme kararını ‘yasadışı’ olarak nitelendirerek kınadı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov bugün düzenlediği basın toplantısında, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in dün Kiev ziyareti sırasında açıkladığı karara ilişkin yorumda bulundu.

Peskov, “Bunu hayal etmek zor ve uluslararası hukuktaki ve bu ülkelerin ulusal hukukundaki her şeye aykırı. Bu tür yasa dışı alıkoyma vakalarının hiçbiri göz ardı edilmeyecektir” dedi.

ABD’nin, yaptırım uygulanan Rus oligarkların el konulan fonlarını Ukrayna’ya yardım etmek için kullanma planına itiraz edeceklerini söyleyen Peskov, bazı Rus girişimcilerin Avrupa ülkelerinde bu tür transferlerin yasa dışı olduğu yönünde mahkeme kararları aldıklarını sözlerine ekledi.