Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Ve Cezayir yoğun bakımda...

Cezayir’in kuzey doğu sınırında yer alan Tunus’ta 17 Aralık 2010’da Yasemin Devrimi başlayıp devrimin rüzgarları bu ateşi güneydeki Libya’ya ardından da doğudaki Mısır’a taşıdığında açıkçası Cezayir’de duruma hakim olan sessizlik ve sakinliği sağlayan iki faktör bulunuyordu. Birincisi; yaklaşık 10 yıl süren ve 200 bin kişinin hayatına mal olan ve ‘kanlı 10 yıl’ adı verilen acı dolu yılların anılarının hala Cezayir halkın hafızasında hala tazeliğini koruması; ikincisi ise, sokak hareketlerini engellemek ve bu sessizliği korumak için Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın tavsiyesi ile hükümetin hemen memurların maaşlarını arttırmasıdır.
Kanlı Arap Baharı boyunca Buteflika hep tarafsız bir politika izlemiş hatta rejimleri destekleme eğiliminde olmuştur. Bilindiği gibi Buteflika, İslamcıların kazanacağı tahmin edilen seçimlerin iptal edilmesinin ardından 1991 yılında başlayan iç savaşı, 1999 yılında yönetime geldiğinde ‘Uzlaşı ve Uyum Yasası’nı yürürlüğe sokarak sonlandıran kişidir.
Bağırsak kanserine yakalanmasının ardından gittikçe kötüleşen sağlık durumu nedeniyle 2013 yılından beri tekerlekli sandalye olmadan hareket edemeyen Buteflika’nın 5. kez aday olacağını açıklamasından bu yana gösteriler düzenleyen Cezayir şehirlerine bugün devrim ateşi batıdan esiyor gibi görünmektedir. Cezayir’de durum artan bir şekilde endişe konusudur. Çünkü Savunma Bakanı Yardımcısı  ve Genelkurmay Başkanı Muhammed Kayıd Salih ve arkasından diğer generaller ordunun güvenliği sağlayacağı ve ülkenin ‘acı ve ateş dolu yıllara’ geri dönmesine izin vermeyeceği tehdidinde bulunurken gösteriler de genişleyip büyümektedir.
Buteflika’nın arkasında bulunan iktidarın adamları, generaller ve iş adamlarından oluşan yönetici grubu lehine olan güç dengesi kontrolü kaybetmeye başladı. Bunun nedeni ilk olarak İsviçre’den gelen ve yoğun bakımda olan Buteflika’nın durumunun kritik olduğu yönündeki bilgiler ve Ulusal Doktorlar Konseyi’nin Buteflika’nın ülkeyi yönetme yetkinliğine sahip olduğunu iddia eden sahte bir sağlık raporu düzenlenebileceğine yönelik uyarılarıdır.
İkincisi ise Buteflika’nın dostlarının kendisini terk etmeye başlamasıdır. Bu bağlamda Perşembe günü çok önemliydi. Çünkü bu günde Buteflika’nın eski silah arkadaşlarının içerisinde yer aldığı Ulusal Mücahitler grubu göstericilerin taleplerinin yasal olduğunu açıklayarak gösterilerin tırmandırılması çağrısında bulundu. Yine eski İçişleri Bakanı Daho Veled Kabiliye’nin başkanlığını yaptığı Eski Silahlanma ve Enformasyon Bakanları Birliği ‘El-Maleğ’de göstericilere destek verdi.
Anayasa Konseyi Başkanı et-Tayyib Bilız ise gerçek bir çıkmaz içerisindedir. Çünkü kendisi Buteflika’nın yakın arkadaşlarından biri ama Ulusal Avukatlar Birliği’nin Buteflika’nın adaylığına karşı bir gösteri düzenlemesi nedeniyle hem Bilız hem de Anayasa Konseyi’nin 10 gün içerisinde bunu onaylaması ya da reddetmesi gerekiyor. Ve bu 10 günlük süre Salı günü sona erecek.
Cezayir nüfusu 42 milyona ulaşırken bunların %70’i 30 yaşın altındadır. Bu da iç savaş dönemlerinde daha çocuk yaşta oldukları ve bu dönemi çok da hatırlamadıkları anlamına gelmektedir. Oysa bugün Cezayir’de işsizlik oranları %25’e ulaştı ve bu kesim özellikle de kendilerine konuşma yapamayacak kadar hasta olan cumhurbaşkanlarının durumuna acıyla bakmaya başladı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2017 yılında Cezayir’i ziyaret ettiğinde başkentin sokaklarında tek başına dolaşıp insanlarla konuştuğu zaman da  gençler ‘Yeter’ sloganlarının yükseldiği gösteriler düzenlemişlerdi. Ki  o zamanlar daha Buteflika’nın 5. kez aday olması konusu gündemde değildi.
Anayasayı değiştirip cumhurbaşkanlığını 2 dönem ile sınırlayan Buteflika’nın kendisi olmasına rağmen aday olmak istediğinden bahsedilir edilmez üniversite ve sokaklarda gösteriler başladı. Ancak Savunma Bakan yardımcısı geçen Çarşamba günü yaptığı açıklamada: “Ordunun güvenliği sağlamaya devam edeceği ve Cezayir’in acı ve ateş dolu yıllara geri götürmeye çalışmak isteyenlere izin vermeyeceği” tehdidinde bulundu.
Göstercilierin “barışçıl, barışçıl” sloganları atarken güvenlik güçlerine gül dağıtmalarına karşılık, Başbakan Ahmed Uyahya’nın Cezayir’deki durumu Suriye örneğine benzeten ve: ”Suriye’de de gösteriler güllerle başladı ama kanla sonlandı” yorumu milletvekillerini kızdırdı. Buteflika’nın yakın çevresinden olan Abdülmelik Sellal ve Ali Haddad arasında geçen ve göstericilere karşı silah kullanımı tehdidini içeren konuşmaların sızdırılması ise ülkenin iç savaşa sürüklenmesine yönelik korkuları arttırdı.
Cezayir anayasasına göre cumhurbaşkanlığına aday olmak isteyenlerin adaylık başvurularını bizzat kendilerinin yapması gerekiyor. Ancak sağlık durumu nedeniyle Buteflika’nın bunu yapması mümkün değil. Bu nedenle kampanya müdürü Abdulgani Zalan geçen Pazar günü onun yerine adaylık başvurusunu yaptı. Zalan tarafından okunan bu adaylık açıklaması; Buteflika tarafından daha doğrusu ülkeyi onun adına yöneten grup tarafından verilen ilk tavizi de içeriyordu . Açıklamada 1 yıl sonra Buteflika’nın aday olmayacağı bir erken seçim yapma vaadinde bulunuldu.
Muhalefet bunu anlamı olmayan bir rüşvet olarak görse de, Zalan’ın okuduğu adaylık açıklaması aynı zamanda gelecek dönemin düzenlenmesi konusunda yönetim kanatları arasında örtülü bir anlaşmazlık olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Bunun kanıtı da açıklamanın; referandum aracılığıyla halkın onaylayacağı ve yeni cumhuriyetin ve yeni bir sistemin doğuşunu pekişterecek yeni bir anayasa hazırlanması ,ulusal zenginliklerin eşit şekilde yeniden dağıtılmasını sağlayacak acil kamu politikalarının geliştirilmesi, her tür dışlama ve marjinalleştirmenin ortadan kaldıırlması, yolsuzluk ve rüşvete karşı etkin bir ulusal kampanya yürütme vaatlerini içermesidir.
Bu ifadeler; Cezayir’in 20 yıldır iktidarda olmasına rağmen Buteflika’nın yerine getirmediği  bütün bu reformlara acil bir şekilde ihitiyacı olduğunu üstü kapalı bir şekilde itiraf etmektedir. Aynı şekilde şu anda ülkeyi yöneten takımın bu pembe vaatlerde bulunmaktan başka gelecek döneme ilişkin bir tassavurları olmadığını itiraf ettiklerini de göstermektedir.
Bu durum Cezayir halkını şu soruyu sormaya itmektedir: Madem Buteflika bütün bu reformlara ihtiyaç olduğunu itiraf ediyor; peki, neden şimdiye kadar bunları uygulamadı? Buteflika adına açıklamayı hazırlayanlar yeni cumhurbaşkanlığı dönemini 5 yıldan 1 yıla indirmeyi vaat ederek  halk hareketlerini atlatmaya da çalışmaktadırlar. Bu da aralarında iktidarı yeniden paylaştırmak için vakit kazanma çabasında olduklarını göstermektedir.
Bu aşamada en önemli ve öncelikli soru; Cezayir’in Ahmed Uyahya’nın işaret ettiği gibi gerçekten de “Suriye eşiğinde” durup dumadığı yani Savunma Bakanı Yardımcısı (Savunma Bakanı Buteflika’dır) Ahmed Kayıd Salih’in tehdit ettiği gibi ordunun güce başvurmasıyla göstericilerle  arasında bir çatışma çıkma ihtimalinin olup olmadığıdır. Göstericiler, Anayasa Konseyi’ne başvurularını sunan ve sayıları 20’ye ulaşan adaylar ve sayıları ile ilgilenmiyor. Çünkü aralarında iktidar çevrelerinin desteklediği Buteflika karşısında durabilecek güçlü bir rakip bulunmadığını biliyorlar. Hatta’Kültür ve Demokrasi Birliği’ adındaki muhalefet partisinin lideri Muhsin Bilabbas bile seçimlerde aday olmadı. Diğer partilerin tutumu ise neredeyse hiçbir şansları olmayan İslamcıların katılacakları bir seçimi boykot etmek yönünde.
Cezayir nereye gidiyor?
Bu ne Buteflika’nın ne de onun adına ülkeyi yöneten ortaklarının aralarında yaşanan bölünmelerin ardından, nasıl cevap vereceklerini bilemedikleri bir sorudur. Ancak ‘Kanlı 10 yıl’ kabusunun Cezayir’in Suriye’ye dönüşmesini engellemesi gerekir. Doğrusu Abdulaziz Buteflika adındaki direnişçinin kariyerini, sağlığına kavuşmayı hakeden bir ülkenin hasta cumhurbaşkanı olarak bitirmesi gerçekten de çok üzücüdür.