Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Tunus ve Cezayir’de havalar ısınıyor

Her ne kadar bölge havası haftalardır soğuk olsa da siyasi atmosfer, Tunus ve Cezayir için erken ısınmaya başladı ve bu hafta iki ülkede tek bir öğlen vaktinde yayıldı.
Sanki bir enfeksiyon, taşınarak ufukları aşıyor; sınırları görmüyor ve hatta tanımıyor!
Pazar sabahı beklenmedik bir anda Tunus Başbakanı Yusuf eş-Şahid, Habib Burgiba’nın doğum yeri olan Munastır şehrinde bir konferans çağrısı yaptı.
Amaç, "Yaşasın Tunus" adında yeni bir partinin kurulacağını duyurmak. Zaman ve mekân seçimi ile önümüzdeki Kasım ayında ülkede yapılacak başkanlık seçimleri arasında ayrım yapmak mümkün değil.
Aynı şekilde böyle bir adımı bizzat Şahid’in atması ile Cumhurbaşkanlığına dair bir istek duyması da birbirinden ayrı düşünülemez. Bu durum, konferans adımını atmadan önce kat etmiş olduğu birçok adımda da açıkça görülüyor.
Tunus sınırlarını Batı yönünde aştığımızda kendimizi Cezayir’in daha sıcak olan siyasi havasının ortasında buluruz.
Şahid; konferansı, partisi ve attığı adım ile başkanlık yarışı arasında doğrudan bir bağlantı kurmamayı tercih ettiği ve belki de önündeki yarış nispeten uzak olduğu için Cezayir’deki benzer yarış görüş alanına girmektedir.
Onunla Cezayir’deki kardeşleri arasında bir taş atımı mesafe var. Bundan dolayı oradaki hava daha farklı göründüğü gibi sıcaklığın derecesi de yükselmeye başladı.
Yarış, 18 Nisan’da başlayacak. Burası ile orası, aday ve seçmen ile tarih arasındaki mesafe neredeyse üç ay!
Seçim çağrısı yapan, olaya girişip tarihi belirleyen ve mevsimi açan Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika olsa da beşinci kez göreve gelmek için yarışa girecek mi yoksa dört dönem ile yetinecek mi; bu konuda hala sessizliğini koruyor.
Görünen o ki onun sessizliği, başkanlık koltuğuna heves edenleri ayartıyor.
Nitekim başlangıç işaretini duyurma önceliğini kapmak için yarışıyorlar.
Barış Topluluğu Hareketi partisi fırsatı kaçırmak istemedi ve içindeki Şura Meclisini hızlı bir toplantıya çağırdı. Toplantı neredeyse çoğunluğun savaş meydanına girmeyi onaylaması ile tamamlandı. Parti Başkanı Abdurrezzak Makri de sarayın eşiği için yarışacak bir aday olarak adlandırıldı!
Makri’nin partisi, ülkedeki en büyük İslamcı parti. Siyasi sahnedeki varlığını mevcut meclis üzerinden sürdürüyor. Yasama Meclisi’ndeki payı ise 462 vekil arasında 33’e kadar varıyor. Meclisteki bu dar temsil oranı, resmî en yüksek konum uğruna yarışmak için parti varlığına imkân tanıyacak mı yoksa parti, başkanlık borsası için liderinin ismini ortaya atmakla yalnızca hem Cezayir’de hem de bölgede geçen yıllar boyunca İslamcıları çevreleyen karanlık imajı yıkmak mı istiyor?!
Cezayir’in 90’lı yılları zihinlerdeki yerini koruyor; kazındığı toplum vicdanından onu yok etmek de unutmak da öyle kolay değil. 1991 yılında İslami Hareket, meclisteki koltukların çoğunluğunu ele geçirmiş; ordu da olaya el atıp sonucu iptal etmişti. Bunun üzerine devlet ile aşırılık yanlıları arasında 90’ların sonuna kadar süren bir çatışma çıktı. Bu çatışma esnasında pek çok kurban verildi; değerlendirmelere göre kurbanların sayısı yaklaşık yüz bine vardı. Ülke kanlı ve pek çok acı ile döşenmiş on yılın ardından istikrara kavuştu.
Kesin olan şu ki Barış Topluluğu Hareketi partisi, en azından İslami bir referansa sahip bir parti olarak meşhur çatışmanın rahminden doğdu. Yine kesin olan şu ki başından beri acılı çatışma dersinin bilinci ile hareket etmeye karar verdi. Diğer partiler arasında taşıdığı isim de bir dereceye kadar bu bilince işaret eden alametlerden biriydi. Siyasi hayatta yükselen bayrağının bir kısmında ‘barış’ kelimesini temsil etmeye karar veren partinin bir hedefi vardır muhakkak. Yani bu ismi öyle rastgele seçmemiş; gerçekleştirmek istediği bir hedef benimsemiş olsa gerek!
Bununla birlikte böyle bir durumda ders almak ve bilinçlenmek, sadece parti ismi ile veya parti adında bir kelime ile anlaşılmaz. Kanla boyanan on yıllık dersin farkındalığı yalnızca Cezayir seçmeninin Sayın Makri’den duymaya muhtaç olduğu bir konuşmada ete kemiğe bürünebilir. İlk basın toplantısını yaparken üzerine oynadığı seçmenleri ile bir araya geleceği her buluşmada kendisini, partisini ve seçim programını sunarsa ancak, bu bilinç gözler önüne serilebilir.
Seçimlerde ‘geniş bir zafer’ gerçekleştireceğinin sözünü verdi. Söylediği manen şu şekildeydi: Başkanlık koltuğu onun için ulaşılabilir bir noktada ve yalnızca hükümetin, seçmenlerin iradesine saygı duymasına bağlı!
Böylesi bir güvenin, hala destekleyici bir seçim konuşmasına ve insanlara şunu söyleyen bir dile ihtiyacı var: Sokaklarla güç kullanarak yüzleşmek, parti lügatinde yar almıyor. ‘Barış Toplumu’ adlandırması, addaki anlamı yansıtan ve uyarlayan bir içeriğe sahip. Meşhur on yıl, mazinin bir parçası oldu. Alınan ibret ise partinin zihninde kazılı. O, Cezayir tarihinde ve yolculuğunda tepkisel bir cümleydi. Geçici bir on yıldı. Sonrasında oluşan ve kararını bulan köklü bir kamu kanaatine giden bir yoldu!
Şayet yarışta kalırsa partinin şimdiden 18 Nisan’a kadar yapacağı konuşmanın içeriği bu. Yoluna girdiği savaşı ciddiyetle ele almaya karar verir ve Cezayir büyüklüğündeki bir ülkede başkanlık yarışının ancak ciddiyetle omuzlanabileceğinin ayırdına varırsa tabi.
Şahid’in yeni partisini ilan ettiği gün emekli General Ali Gadiri de Cezayir’deki başkanlık yarışına gireceğini açıkladı ve bu gelişme, siyasi havayı daha da ısıttı.
General Gadiri, sadece yarışa girip kazanacağını vaat etmek ve deneyim yoluyla meydanı aşıp geçeceğini söylemekle yetinmedi; başlangıç konuşmasını ilk andan itibaren meydan okuyan, uyaran ve kaslarını gösteren kelimelerle doldurdu ve şöyle dedi: Ben mi? Ben, iktidardaki Buteflika rejimiyim!
Ancak onun güçlü ibareleri ile dikkat çeken konuşmasında rahatlatıcı olan şey, gücünü esasında seçmen iradesinde göstermeye dayanması oldu. Her seçmeni hem aklına hem de ihtiyacına hitap eden bir seçim programı yoluyla kendine çeken bir aday olabileceği inancının ötesine geçmedi.
Belki de bu yüzden Başkan Buteflika’yı şu sözlerle bir nevi savaşa çağırdı: Başkan Buteflika, hala başkandır. Eğer aday olursa Allah ona yardımcı olsun. O bir vatandaş ve ben bu sıfatla onun karşısına çıkacağım!
Cezayir’deki liderlik yarışı, baharda yaşanacak. Tunus’un başkanlık çekişmesi ise güzde yaşanacak.
Ancak her ikisi de iki ülkeye yazı vakitsiz bir şekilde çağırıyor; her sabah her yönde adımları hissedilen rüzgârları getiriyor.
Her ikisinde de ipler, vatandaşın bilincinin elinde!