Abdurrahman Şalkam
TT

Sudan... İnsanlara göç mevsimi

Mısır, Nil'in armağanıdır, Sudan ise, Nil'in ruhu, bedeni ve aklıdır. Roman yazarı Tayeb Sâlih, Nil Nehri'nin suyuyla yazı yazan görkemli bir çınardı. Ruhu, zekâsı ve karmaşıklığı basitleştirebilme yeteneği, tanınmış ‘Kuzeye Göç Mevsimi’ romanını yazabilmesine imkân tanıdı.
Romanında insanlar ve topraklar hakkında çok şeyler söyledi, Sudan varlığını, toprağı, insanı ve ruhuyla derinlemesine tahlil etti. Tüm bu unsurlar dünyanın kuzeyine aktarıldığında, İngiltere, yalnızca kâğıt üzerinde değil, insan derinliklerinde, farklılıklar arasındaki uyumda bir yaşam yaratmayı başardı.
Sudan’ın harika yaratıcılığı, bütün zaman boyunca her halükarda devam etti. İngiliz sömürgeciliğine karşı direnişi silah, din ve sabır ile oldu. Ülkenin tarihi, farklı İnsan yapıları, farklı ve zengin bir tabiat, etnik ve kültürel çeşitlilikten oluşmaktadır. Varlığın özünü, kültürün ve yaşamın zenginliklerini Arap Milliyetçiliği, yaşamın rotalarını ve ruhlardaki fırtınayı da İslam gerçekleştirmiştir.
Ülkenin yaşadığı bütün sahnelerde zayıflamadan ve daha da güçlenerek çıkmasını sağlayan tasavvufi hareketler, ülkede politik bir tarz oluşturmuşlardır. Bağımsızlık kazanıp Mısır'dan ayrılıktan bu yana Sudan, askeri darbelerin ve seçim sandıklarının oluşturduğu siyasi rejimler arasında gidip gelmektedir. Arap milliyetçisi partiler ülkeye hâkim oldular, sonradan güçlerini yitirdiler, ancak kısmen de olsa etkilerini ve faaliyetlerini devam ettirdiler. Nasıriler, Baasçılar ve komünistler, insanlar onları terk ettikten ve hatta doğdukları topraklarda bile terk ettikten sonra Sudan'dan ayrılmadılar.
Sudan'daki darbelerin yanı sıra halk devrimlerinin de kendilerine has özelikleri vardır. Bir Arap ülkesinde ilk defa bir general iktidara geldi ve gönüllü olarak iktidardan ayrıldı. Çünkü rolünün bu topraklar üzerindeki sorunları çözmek için yeterli olmadığını, sorunları düzeltecek olanların halkın bizzat kendisi olduğunu gördü. Eski Devlet Başkanı Abdurrahman Sivar ez-Zeheb gibi birisi ancak Sudan topraklarında görülebilir. Silah kullanmayan veya darbe planlamayan Mahmud Muhammed Taha, tekdüze bir politik rejim ve düşünce yapısı isteyenler tarafından idam edildi. Bu türden bir vakayı Sudan dışında göremezseniz.
Uzun bir birlik ve binlerce kişinin öldüğü savaştan sonra güney, kuzeyden ayrıldı, fakat göçü daha kanlı ve trajikti. Kuzey ile birlik olduğu dönemden daha fazla acı çekti. Siyaset ve ideolojinin nefesleri ve duyuları tüm Sudan askeri darbelerinde kendini hissettirdi. Omuz ve atlarda taşınan silah, Cuba'dan Darfur'a kadar kendi politik dilini oluşturdu.
 Bugün, Sudan halk kitleleri ekmek ve yakıt için sokaklara dökülmüş durumda.
Bir zamanlar İngiliz para birimiyle başa baş giden Sudan cüneyhi değersiz bir para birimine dönüştü. İnsanlardan önce gerçekliklerin hâkim olduğu bu ülke, bir gıda deposudur, suyu ve verimli toprakları vardır. Tüm alanlardaki Sudan tecrübeleri yeryüzünü kaplamıştır. Sudan’ın sahip olduğu kaynaklarını değerlendirebilecek güvenilir ve sorumluluk sahibi insanları vardır.
Her Sudanlı, başlı başına bir siyasi partidir. Sudan halkının çoğunluğu, her zamanki günlük yaşamlarında olduğu gibi siyasetle içli dışlıdırlar. Tarih, coğrafya ve yaşam döngüsünün tecrübeleri, siyaseti seçkinlerin ve halkın hayatının merkezi ve bileşeni haline getirmiştir. Sudan, Bedevisi ve şehirlisi, Arabı ve Afrikalısı, çiftçileri ve çobanlarıyla nadiren görülen bir sosyal dokuya sahiptir.
Nil kıyısındaki su, yaşam tarzı, göçebe ve yerleşik hayatı belirleyen temel unsur olmuştur. Dil kökenleri ve halk efsaneleri olan Arap kökenli kabileler, zamanın rüzgârlarının savuramadığı değerlerin gücü ile hala ayaktalar ve zengin bir mirasının üzerinde yaşıyorlar. Afrika uzun zamandan beri Sudan’ın barış, savaş, göç, ticaret, akrabalık hareketleri ile iç içe yaşamaktadır. Aynı zamanda, komşu Afrika ülkeleriyle olan bağları bütün problemlere rağmen hiçbir zaman kopmamıştır. Uganda'dan Etiyopya’ya oradan Eritre, Kongo ve diğerlerine kadar ilişkilerini her zaman korumuştur.
Sudan’ın Mısır ile olan ilişkisi, Nil’in suyu aracılığıyla kültürel, tarihi ve insanidir. Sudan siyasi olarak Mısır'dan ayrılmıştır, ancak fiziksel bağlantısı devam eden Siyam ikizleri gibidirler. Hiçbir siyasi çalkantı bunu bozamamıştır. Sudan'ın eşsiz coğrafi ve insani kompozisyonu bu şekildedir. Bütün bunlar, onun ortak politik aklına her zaman yansımıştır.
Bu ülke birçok askeri darbeye tanık oldu ve halkın popüler öfkesi çoğu zaman gerçekliğin seyrini değiştirmiştir. Askeri birimler iktidara geldi, ancak demokratik mekanizmalarla iktidardan ayrılmak durumunda kaldılar. İbrahim Abud’dan Cafer en-Numeyri’ye oradan Abdurrahman Sivar ve Ömer el-Beşir’e kadar herkes aynı kaderi paylaştılar. Ancak tarihe mal olmuş eski partiler, Mehdi ve Margini aileleri, halkın kalbinde hala yerini korumaktadır. Modern Sudan tarihinin tüm dönemlerinde, sağdan sola tüm yelpazedeki siyasi partiler yerlerini korumuşlardır.
Bugün Sudan, tahammülü zor ekonomik bir sıkıntıyla karşı karşıyadır ve buna karşı bir halk mücadelesi yürütülüyor. Ekmek, yakıt sıkıntısı ve benzeri görülmemiş enflasyon tüm kesimlerin günlük yaşamını çekilmez hale getirmiştir. Hükümet bunu inkâr etmiyor, ancak çözüm üretemiyor. Dolayısıyla öfkeyle karşı karşıya kalıyor. Sudan, ambargolar, yabancı saldırılar ve bazı dış kuvvetlerin Sudan'a karşı yürüttüğü diz çöktürme politikalarına maruz kalmıştır. Şu anda kaosa maruz pek çok devlet bu durumu siyasi bir söylem olarak sürekli dillendirmektedir.
Soru şu: Neden bütün bu yabancı (siyasi) ordular, Sudan’a karşı savaşını durdurmuyor? Gerçekler, başkalarına karşı savaş başlatanın Sudan olduğunu söylüyor.
Usame bin Ladin oradaydı, Carlos da oradaydı. İslami lider ve İslami Kurtuluş Hareketi'nin kurucusu ve teorisyeni olan merhum Hasan el-Turabi medeniyet projesini burada ilan etti ve herkese meydan okudu. Güney bölgesi krizi Kuzey bölgesine pahalıya mal oldu. Ayrılık meydana geldiğinde Kuzey, Güney Petrollerinin oluşturduğu en büyük para kaynağını kaybetti. Komşu birçok ülkenin düşmanlığı, Sudan'ı uzunca bir dönem savaş atmosferinde bıraktı.
Sudan, kalkınmada gerçek bir sıçrayış gerçekleştirebilecek Arap ve Afrika ülkelerinden biridir, ancak bazı şartları yerine getirmesi gerekiyor. Sudan, diğer Arap ve Afrika ülkelerinin çoğunun sahip olmadığı su kaynakları, ekilebilir alanlar, hammaddeler ve insan kaynaklarına sahiptir. Coğrafi konumu onu her yönden ticaretin odak noktası yapıyor.
Bugün Ruanda, Gana, Senegal ve son olarak Etiyopya gibi ekonomik, bilimsel ve eğitimsel kalkınmayı başarmış Afrika modellerimiz var. Cezayirli düşünür Malik bin Nebi tarafından söylendiği gibi kalkınmanın koşulları vardır. Bu koşullar dönemden döneme, ülkeden ülkeye değişmektedir.
Etiyopya'nın ilk Müslüman Başbakanı Abiy Ahmed, kısa sürede orta ve uzun vadeli bir kalkınma hamlesini gerçekleştirmeyi başardı. Tüm siyasi mahkûmları serbest bıraktı, tüm komşu ülkelerle barışı sağladı ve ülkeyi yönetecek ilk kadının seçilmesini sağladı. Muhalefet unsurlarını siyasi liderliğe entegre etti. Büyük Nahda Barajı inşaatını devam ettirdi. Ülkenin yabancı yatırımlara açılması için mevzuatı uygun hale getirdi ve gerekli düzenlemeleri yaptı.
 Sudan her şeye sahiptir ama aynı anda her şeyini kaybetmektedir.
Şair Mütenebbi’nin dediği gibi:
“İnsanlarda gördüğüm en büyük kusur
Tamamlamaya gücü yetenlerin bir şeyi eksik bırakmasıdır”
 İnsanlar birleştiklerinde haykırabilen güçlerdir ve krizi çözebilecek eylemi inşa eden güç de onlardır. Sudan kapsamlı bir güçtür ve çözüm de kendi insanlarıdır.