Mustafa Fahs
TT

Haydar İbadi’nin suçu ve cezası

Irak eski Başbakanı Haydar İbadi, İran’ın acil bir şekilde kendisini cezalandırma kararı almasına neden olan birçok ‘politik’ suç işledi. Tahran ve Bağdat’taki yandaşları İbadi’nin Irak’ın ulusal çıkarlarını önceleyen ve hizmet eden kararları ve bu yönde attığı adımlardan ötürü kendisine en ağır cezayı kesmekte tereddüt etmedi. Çünkü Irak’ın çıkarlarına hizmet eden ve onları koruyan kararları; doğal olarak İran’ın ulusal güvenlik çıkarlarına ve başta politik, ekonomik, kültürel ve inanç olarak Irak’ı ele geçirme olmak üzere dışarıda nüfuzunu genişletme projelerine fiili bir tehdit oluşturuyordu.
İktidara geldiği 2014 yılından, iktidardan uzaklaştırıldığı ve politik mirasının tasfiye edildiği tarihe kadar Haydar İbadi başbakan ve ordunun başkomutanı olarak; siyasi, askeri ve güvenlik çalışma grubu aracılığıyla başta hem etnik hem de mezhebi açıdan alt kimliklerini bir kenara bırakan Şiiler olmak üzere Irak halkının beklentilerine ayak uydurmakta tereddüt etmedi.
DAEŞ’e karşı kazanılan zafer ve Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’nin ayrılık planının başarısız olmasından sonra beliren ve netleşen Iraklı kolektif bilinçle Şiiler ulusal kimliklilklerini kazanmak için daha çok çaba harcar oldu. Bu da kültürel ve sosyal açıdan Iraklı seçkinlerin ve orta sınıftan halk kesimlerinin; kuruluşundan itibaren “güçlü ordu ve sağlam ekonomi” temeline dayanan ve bundan güç alan klasik Irak devleti düşüncesinin yeniden canlanabileceğini düşünmelerine neden oldu. Bu süreçte aldığı kararlarda minumum düzeyde de olsa bağımsız bir devlete sahip olma kaygısı; Saddam Hüseyin rejiminin düşmesinin ardından yaşanan politik süreci yeniden okuyan Iraklı siyasilerin önündeki en büyük engeli oluşturdu.
Haydar İbadi de bu amaca ulaşmak için Irak’ın şu 3 engeli aşması gerektiğini düşünüyordu. Birincisi; Irak’ın karar alıcaları üzerindeki dış etkilerden kurtulmak. Zira İbadi’nin deyimiyle bu etki; dış güçlerin bazı kişileri bakan olarak dayatabildikleri bir seviyeye ulaşmıştı. İkincisi; hala yaygın bir şekilde devam eden hükümete bağlı güvenlik güçleri ile bağlı olmayan, devlet ve hükümetten farklı bir görüşe sahip silahlı gruplar ve silahları sorunu. Üçüncüsü ise petrol fiyatlarının düşmesi ve yabancı yatırımları çekebilecek güvenli bir ortamın bulunmayışı nedeniyle zorlaşan ekonomik koşullar.
İbadi’nin politikaları ve çabaları Tahran tarafından dikkatle takip ediliyordu. AmaTahran, tamamen kendisine bağlı olması gereken bir yerde karşısına çıkan bu ciddi rakibini saf dışı bırakmadan önce en uygun zamanı bekledi. Çünkü sivil bir hayat için çabalayan, orta sınıftan gelen, onun özelliklerini taşıyan ve kendisini dini ya da ideolojik bağlılığının sorgulanmasından koruyan bir partinin saflarında yer alan bu Bağdatlı mühendis, İran için bir endişe kaynağı oluşturmaya başlamıştı.
İbadi’nin devlet kurumları ve organları içerisinde genişlemeye yatkın etkisi, her an patlamaya hazır bir bomba gibi olan sokakları bile etkileme gücü Tahran için ciddi bir tehlike oluşturmaktaydı. Bu nedenle İranlı karar alıcılar içerisindeki siyasi ve askeri kanadı araclığıyla Tahran, Irak meclis seçimlerinin hemen ardından İbadi’yi cezalandırma planını devreye soktu . İbadi’nin görevinden uzaklaştırılmasına doğrudan katkıda bulunan, çoğunluğu yapay ve önceden planlanmış güvenliği  hedef alan olaylardan ve ekonomik taleplerden yararlandı.
Basra’da bu grup tarafından önceden planlanmış olan İran konsolosluğunun yakılması olayı; İran kamuoyunda Haydar İbadi’nin ülkelerine karşı politikaları konusunda kuşkuların doğmasına yol açarak doğrudan bu amaca hizmet etti. Aynı şekilde bu yakma olayı; İran’da İbadi’ye karşı nasıl bir politika izlenmesi gerektiğiyle ilgili farklı görüşler arasında var olan tartışmayı da sona erdirdi. Yine bu sayede İranlı karar alıcılar; konsolosluğun yakılması olayının İbadi’nin ülkelerine karşı birtakım gizli niyetler taşıdığının açık kanıtı olduğu ve İbadi’nin İran’ın Irak’taki çıkarlarını korumakta ihmalkar davrandığı konusunda görüş birliğine vardılar.
Bu grup tarafından konsolosluğun yakılması olayı; Tahran’da ilgili kurum ve kişilere gönderilmiş bir mesaj ve İbadi’nin, gelecekte Irak topraklarında Tahran’ın çıkarlarını hedef alabilecek benzer olayları engellemeyeceğini gösteren bir kanıt olarak lanse edildi. Buna ek olarak; bu ortak İranlı ve Iraklı grup; Irak’ın ekonomik başkentindeki kötü hayat koşullarının tartışılması için mecliste önceden planlanmış bir oturum düzenleyerek İbadi’yi tuzağa düşürdü ve Basra ilinin yaşadığı ihmal ve yolsuzluktan İbadi’yi sorumlu tuttu.
Hiçbir şeyden haberi olmayan İbadi; Basra valisinin de oturuma katılmış olduğunu ve  kendisine bir dizi suçlamalar yönelttiğini gördüğünde şaşkınlıktan kendisini gerektiği gibi savunamadı. Oturum sona erer ermez Basra ile diğer Irak şehirlerindeki kötü yaşam koşullarının sorumlusu olarak İbadi’yi gösteren ve Tahran tarafından desteklenen sesler yükselmeye başladı. Hem Tahran hem de İbadi ile 2004 yılından beri Irak’ı yöneten “Davet” Partisi’nden kurtulmaya çalışan İbadi’nin siyasi rakiplerinin ortak amacı olan İbadi’nin ikinci kez başbakan seçilmesini engellemek için bu ortamdan yararlanıldı.
Kuşkusuz İbadi; Irak’ın kararlarında bağımsız olması için çabaladığı, birleşik Irak haritasını korumak, bölgesel eksenlerden uzak durmak ve devlet kurumlarını yeniden inşa etmek istediği için cezalandırılmıştır.